Arama Sonuçları ki kulak

Hızlı Erişim Linki: https://www.hadisarabul.com/hadisbul/8587-ki-kulak

NoHadis MetniKaynak
7764 Müslim bir kimse abdest aldığında, onun hataları kulaklarından, gözlerinden, ellerinden ve ayaklarından çıkar. Oturursa mağfur olarak oturmuş olur.Ramuz el e-hadis, 39. sayfa, 17. hadis
8071 Kıyamet günü olduğunda Aziz ve Celil olan Allah meleklerine şöyle buyurur: "kulaklarını ve gözlerini şeytanın çalgılarından ve haramlardan koruyanlar nerededir? Onları ayırınız." Bunun üzerine melekler onları arayıp, misk ve anber tepeleri üzerinde toplarlar. Sonra Allah Meleklerine tekrar şöyle buyurur: "Onlara tesbihimi ve temcidimi duyurun." Bunun üzerine o kimseler öyle güzel sesler duyarlar ki, benzerlerini hiç kimse duymamıştır.Ramuz el e-hadis, 59. sayfa, 11. hadis
8859 Cehennem ehli cehennemde büyür. O derecede ki, kulak yumuşağı ile boyuk kökü arası 700 yıllık olur. Derilerinin kalınlığı 40 arşın ve azı dişi de Uhud dağından büyük olur.Ramuz el e-hadis, 119. sayfa, 3. hadis
11263 Kalbini iman için halis eden iflah oldu. Yine kalbini selim, lisanını sadık, nefsini mutmain, ahlakını mustakim, kulağını dinler, gözünü de görür eden de iflah oldu. kulak, işittiğini kalbe götüren bir alet gibidir. Göz de kalbin muhafaza edeceği şeyin tesbit vasıtasıdır. İflah oldu o kimse ki, Allah onun kalbini hıfz edici kıldı.Ramuz el e-hadis, 333. sayfa, 12. hadis
11458 Öyle kastediyorum ki, etrafa adamlar göndereyim. İnsanlara farzları ve sünnetleri öğretsinler. İsa (a.s.)'ın havarriyûnu gönderdiği gibi. Denildi ki: "Neden Ebubekir (r.a) ve Ömer (r.a)'ı gönder miyorsun?" Buyurdu ki: "Onlar dinde göz ve kulak gibidir. Ben onlarsız edemem.Ramuz el e-hadis, 348. sayfa, 11. hadis
11765 Yeryüzünde bir müslüman yoktur ki, farz namaz için layıkı ile abdest alsın da, o gün ayaklarının yürüdüğü, ellerinin tuttuğu, gözlerinin baktığı, kulaklarının dinlediği, dilinin söylediği, nefsinin arzulamadığı fena şeyler mağfiret olmasın.Ramuz el e-hadis, 376. sayfa, 3. hadis
13442 İnsanlar kıyamet gününde terlerler. Öyle ki yerde yetmiş arşın ter gider ve onları kulaklarına ulaşıncaya kadar gemler ve gömer.Ramuz el e-hadis, 512. sayfa, 3. hadis
13524 Mübarek saçları uzadığında kulak yumuşağını, omuzları üzerinde kalacak şekilde biraz geçerdi.Ramuz el e-hadis, 520. sayfa, 3. hadis
13529 Efendimiz (s.a.v.) iri yapılı, azametli idi ve yüzü ayın ondördü gibi parlardı. Ortadan uzun, başı büyücek, saçı mutedil kıvırcık idi. Saçı bazen kulak yumuşağını geçer, rengi parlak, alnı geniş, kaşları ince ve gür idi. İki kaşı arasında bir damar gazab halinde kabarırdı. Burnu ince, hafif mukavves, sakalı sık, yanakları hafif, ağzı geniş, dişleri seyrek ve latif idi. Boynundan göbeğine hafif kıllı, boynu gümüş parlaklığında yapma bebek gibi, yapısı bedenlice ve endamlı idi. Göğsü karnı birdi. Göğsü geniş, omuzları açık, mafsalları ince, soyunduğunda bedeni nur gibi idi. Göğüs kemiğinden göbeğine kadar, tüyden ince bir hat bulunurdu. Meme ve karnında tüy yoktu. Kolları, omuzları ve göğsünün yukarı kısmı kıllı idi. Bilekleri uzun, avucu geniş, uzun saçları lüle gibi idi. El ve ayak parmakları etli, parmakları uzun, ayağının çukuru mutedil, üstü üzerinde su durmayacak derecede düzdü. Yürürken öne meyilli düz yürür, yürüyüşü mütevazı ve seri ve de yüksek bir yerden dökülen su gibi idi. Döndüğünde bütün vücudu ile dönerdi. Sükut halinde yere bakışı semaya nazarından fazla olurdu ve ekser bakışı mülahazalı idi. Yürürken ashabını önüne katardı. Karşılaşmada selamı ilk önce kendileri verirdi.Ramuz el e-hadis, 520. sayfa, 8. hadis
14197 Sarıklarının altında ve sarıksız olarak kalansüve giyerler, o olmadan da sarık sararlar, Yemen mamulü takke de giyerlerdi ki, beyaz bir serputşu. Keza harpte kulaklarına kadar o serpuşun uçları inerdi. Çok kere namaz kılarken, kalansüveyi çıkarıp, sütre olarak önlerine koydukları olurdu. Silahına, atına ve eşyasına isim vermek adet-i seniyelerinden idi.Ramuz el e-hadis, 562. sayfa, 2. hadis