Arama Sonuçları devam ederse

Hızlı Erişim Linki: https://www.hadisarabul.com/hadisbul/6751-devam-ederse

NoHadis MetniKaynak
7458 Size şu üç sözü kasemle söyleyeyim: Bir kulun malı sadakadan dolayı katiyyen noksanlaşmaz. Bir kul bir zulme uğrar da, o zulme sabrederse Allah Azze ve Celle o sebeble o kulun izzetini arttırır. Bir kul da isteme kapısını açarsa ( devamlı olarak başkanlarından isteklerde bulunursa), ona da fakirlik kapısı açılır.Ramuz el e-hadis, 18. sayfa, 8. hadis
7637 Mümin kul hasta olduğu zaman, Allah Teala kiramen katibine şöyle buyurur: "Bu kulum için, hastalığını devam ettirdiğim müddetçe, sıhhatte olduğu zaman yapmakta olduğu şeyin mislini yazın. Eğer ruhunu kabzedersem, hayra kabzetmiş olurum. Eğer afiyet verirsem, etini kendi etinden daha hayırlısı ile ve kanını da kendi kanından daha hayırlı bir kanla değiştiririm."Ramuz el e-hadis, 31. sayfa, 2. hadis
8215 Dört taife Cennete giremez: İçkiye devamlı, faiz yiyen, haksız yere yetim malı yiyen ve anne babasına (ailesine) asi olan. (Tevbe ederse mesele yok.)Ramuz el e-hadis, 69. sayfa, 4. hadis
9350 Yalandan sakının. Zira yalan fücura götürür. Fücur ise ateşe görürür. Muhakkak ki adam yalan söyler ve yalan söylemekte devam ederse Allah indinde "çok yalancı" olarak yazılır. Size doğruluğu tavsiye ederim. Zira doğruluk iyiliğe götürür. Ve iyilik de Cennete götürür. Muhakkak ki adam doğru konuşur ve doğruluğa devam ederse Allah indinde "Sıddık" diye yazılır.Ramuz el e-hadis, 176. sayfa, 5. hadis
10831 Allah, kıyamet gününde, yedi kimsenin yüzüne bakmaz, onları tezkiye etmez ve onları alemlerle birlikte ilk girenlerle beraber Cehenneme sokar; meğer tevbe ederler, meğer tevbe ederler, meğer tevbe ederler. Kim de tevbe ederse Allah onun tevbesini kabul eder. Bu yedi sınıf kimse şunlardır: Elini nikah eden, erkek erkeğe yakınlaşan (fail ve mef'ul) içkiye devamlı olan, ana babasını yardım istiyecek kadar döven, lanet edilinceye kadar komşusuna eza eden, komşusunun karısı ile zina eden.Ramuz el e-hadis, 296. sayfa, 2. hadis
11227 Allah (z.c.hz.) buyurur: "Benim dostlarımdan birine eza eden adam, Bana harp ilan etmiş demektir. Bana yaklaşmak için de farzlara benzer bir şey yoktur. Kul Bana nafile ibadetle o derecede yaklaşmakta devam eder ki, Ben onu severim ve Ben onu sevince de gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, yürüyen ayağı, akleden gönlü, konuşan dili olurum. Dua ederse kabul eder, bir şey isterse veririm. Yaptığım işler içinde, böyle kulumun ölümüne karar vermek kadar Bana güç gelen bir şey yoktur. Çünkü o kul ölümü sevmez, Ben de onu gücendirmeyi sevmem."Ramuz el e-hadis, 330. sayfa, 5. hadis
12051 Bir kimse camiye (cemaate) gitmiye devam ederse; Ya Allah yolunda istifade edeceği bir ahiret kardeşine rastlar, ya güzel bir ilme, ya da hidayetine delalet edecek veya onu düşmekten muhafaza edecek bir kelimeye, yahud da Allah'ın beklenen rahmetine mazhar olur. Veyahut Allah'dan haşyet veya haya ederek günahları terk nimetine erer.Ramuz el e-hadis, 399. sayfa, 13. hadis
12285 Bir kimse duha namazının iki rek'atine devam ederse, günahları, deniz köpükleri gibi olsa da, mağfiret olur. (İşrakle beraber)Ramuz el e-hadis, 416. sayfa, 13. hadis
12613 Bir kimse bu duaya devam ederse beladan zor görmeden vefat eder: "Allahümme ahsin âkibetenâ fil umûri Külliha ve ecirnâ min hızyid dünyâ ve azâbül âhirah."Ramuz el e-hadis, 442. sayfa, 1. hadis
14248

Suheyb (-i Rûmî) radıyallâhü anh’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Sizden önceki ümmetler içinde bir padişah, bir de onun sihirbazı vardı. Bu sihirbaz yaşlanınca, padişaha:

“Ben yaşlandım, bana genç birini göndersen de ona sihirbazlığı öğretsem” dedi.

Padişah da ona bir genç gönderdi. Gencin yolu üzerinde bir rahip bulunmaktaydı. Genç ona uğradı, yanında oturdu ve konuşmalarını dinledi, beğendi. Sihirbaza her gittiğinde rahibe uğrar ve yanında bir süre kalırdı. Sihirbaz ona “niçin geç kaldın?” diye kızar ve döğerdi. Delikanlı bu durumu rahibe şikâyet etti. O da şöyle dedi:

Sihirbazdan korktuğunda, “evdekiler alıkoydular”de; âilenden çekindiğindede “sihirbaz alıkoydu” de.

Genç, durumu böylece idare edip giderken, bir gün yolda insanların gelip geçmesine engel olan büyük ve yırtıcı bir hayvana rastladı ve kendi kendine “Sihirbazın mı yoksa râhibin mi daha üstün olduğunu işte şimdi öğreneceğim” diyerek bir taş aldı ve “Ey Allahım, rahibin yaptıklarını sihirbazın yaptıklarından daha çok seviyorsan, şu hayvanı öldür ki insanlar yollarına devam etsinler” dedi ve taşı hayvana doğru fırlatıp onu öldürdü. Halk da geçip gitti. Daha sonra delikanlı râhibe gelip olayı anlattı. Râhip ona:

Delikanlı! Şimdi artık sen benden daha üstünsün. Zira, sen bu gördüğüm mertebeye erişmişsin. Öyle sanıyorum ki, sen yakında bir belâya uğratılacaksın. Böyle bir şey olursa, sakın benim bulunduğum yeri kimseye gösterme! dedi.

Delikanlı, körleri, alaca hastalığına tutulmuş olanları kurtarır ve diğer hastalıkları da tedâvî ederdi. Padişahın o sıralarda kör olmuş bir yakını bunu duydu, değerli hediyelerle birlikte delikanlıya gitti ve:

Eğer beni tedâvî edersen, bütün bunlar senin olacak dedi.

Delikanlı:

Ben kendiliğimden kimseye şifâ veremem. Şifayı ancak Allah Teâlâ verir.Eğer sen Yüce Allah’a inanırsan, ben ona dua ederim, o da (dilerse) sana şifa verir, dedi.

Adam iman etti. Allah Teâlâ da ona şifa verdi. Adam eskiden olduğu gibi padişahın yanına gelip meclisteki yerini aldı.

Padişah:

Senin gözünü kim iyi etti? diye sordu. O da: Rabbim, dedi.

Bu defa Padişah:

Senin benden başka rabbin mi var? diye gürledi.

Adam:

Benim de senin de rabbin Allah Teâlâ’dır, dedi.

Bunun üzerine sinirlenen padişah adamı tutuklattı ve gencin yerini gösterinceye kadar ona işkence ettirdi. Sonuçta adam gencin yerini söyledi. Delikanlı getirildi. Padişah ona:

Delikanlı, demek senin sihirbazlığın körleri ve alacaları iyi edecek dereceye ulaşmış. Duydum ki sen epeyce işler yapıyormuşsun, öyle mi? diye sordu.

Delikanlı:

Hayır, ben kimseye şifa veremem. Şifa veren Allah Teâlâ’dır dedi.

Padişah delikanlıyı tutuklattı ve rahibin yerini gösterinceye kadar ona işkence ettirdi. Neticede râhip getirildi ve kendisine “dininden dön!” denildi. Râhip bu teklife yanaşmadı. Bunun üzerine padişah bir testere getirtip başının tam ortasından rahibi ikiye biçtirdi. Rahibin parçalarının her biri bir yana düştü. Sonra Padişahın adamı getirildi ona da “dininden dön!” denildi. Ancak o da kabul etmedi. Padişah onu da parçalarının her biri bir tarafa düşünceye kadar testere ile başının ortasından ikiye biçtirdi. Daha sonra delikanlı getirildi ve “dininden dön (yoksa öleceksin)” diye tehdid edildi, fakat delikanlı direndi. Padişah delikanlıyı adamlarından bir gruba teslim etti ve onlara şu tâlimatı verdi:

Bunu şu dağın tepesine çıkarın, dininden dönerse ne âlâ, değilse, aşağıya yuvarlayın gitsin.

Delikanlıyı götürdüler, dağın tepesine çıkardılar.

Delikanlı:

“Allahım, beni bunların elinden nasıl dilersen öylece kurtar!” diye dua etti. Bunun üzerine dağ sarsıldı ve onlar aşağı yuvarlandılar. Delikanlı sapasağlam yürüyerek padişahın yanına döndü. Padişah ona:

Yanındakiler ne oldu? dedi.

Delikanlı da :

Allah beni onların elinden kurtardı, dedi.

Bunun üzerine padişah, delikanlıyı adamlarından bir başka gruba teslim etti ve:

Bunu Kurkur denilen bir gemiye bindirip denizin ortasına götürün. Dininden dönerse ne âlâ, değilse, denize atın gitsin, dedi.

Delikanlıyı alıp götürdüler. O:

“Allahım, beni bunların elinden dilediğin şekilde kurtar!” diye dua etti.

Gemi içindekilerle beraber ala-bora oldu, hepsi boğuldu. Delikanlı sağ-sâlim padişahın yanına döndü.

Padişah onu görünce:

Yanındakiler ne oldu? diye sordu.

Delikanlı da:

Allah beni onların elinden kurtardı, dedi ve ilâve etti: Benim sana söyleyeceklerimi yapmadıkça beni öldüremezsin.

Padişah:

Neymiş onlar? dedi.

Delikanlı :

Halkı geniş bir meydanda topla. Beni de bir hurma kütüğüne bağla.Okdanlığımdan bir ok al, yayın tam ortasına koy. Sonra da “Delikanlının rabbinin adıyla de ve at. İşte ancak bunu yaparsan beni öldürebilirsin” dedi.

Padişah halkı geniş bir meydanda topladı. Delikanlıyı hurma kütüğüne bağladı. Sonra delikanlının sadağından bir ok aldı, yayına yerleştirdi. “Delikanlının rabbi olan Allah adıyla” deyip oku fırlattı. Ok, delikanlının şakağına isabet etti. Delikanlı elini şakağına koydu ve oracıkta öldü.

Bunun üzerine halk:

Biz, delikanlının rabbine iman ettik, dediler.

Daha sonra durumu padişaha ileterek:

Gördün mü çekindiğin şey nihâyet başına geldi; halk iman etti, dediler.

Bunun üzerine padişah, sokak başlarına büyük hendekler kazılmasını emretti. Hendekler ateşle doldurulmuştu.

Padişah:

Bu yeni dinden dönmeyen herkesi, zorla ateşe atın, (yahut “onları ateşe girmeye zorlayın”) dedi.

Emri yerine getirdiler. En sonunda kucağında çocuğu ile bir kadın geldi, bir ara ateşe girmemek ister gibi yaptı, sendeledi. Çocuk:

“Anneciğim, sık dişini, sabret, çünkü sen hak din üzeresin!” de(mek suretiyle annesini cesaretlendir)di.

Müslim, Zühd 73