Arama Sonuçları hizmet sizde

Hızlı Erişim Linki: https://www.hadisarabul.com/hadisbul/38864-hizmet-sizde

NoHadis MetniKaynak
7307 Size müjdeler olsun. Ancak Allah'a yemin ederim ki, sizin için (dünyalık) bir şeyin azlığından ziyade çokluğundan korkarım. Yine Allah'a yemin ederim ki, bu hal (Allah ve dinine hizmet) sizde, İran, Rum ve Yemen toprakları feth edilinceye ve siz Şam, Irak ve Yemen'de birer bölük olmak üzere üç bölük oluncaya ve birinize yüz altın (dinar) verildiğinde onu az görerek kendinde öfkelenme hali doğuncaya kadar devam eder.Ramuz el e-hadis, 7. sayfa, 1. hadis
7540 sizden birisine hizmetçisi yemeğini getirdiğinde, onu hazırlamak için kafi meşakkat çekmiş olabileceği için, yemeğe onunla birlikte otursun. Eğer böyle yapmaz ise, ona bir veya iki lokma yedirsin. Böylece onun açlık ve meşakkatini (bir miktar) gidermiş olur.Ramuz el e-hadis, 24. sayfa, 4. hadis
7662 sizden birisi, bir kadın veya erkek hizmetçi veya bir hayvandan fayda gördüğü zaman, elini onun alnına koyup bereketle dua etsin ve şöyle desin: "Allahım, bunun hayrını ve tabiatının hayırlı tarafını Senden niyaz ederim ve Allahım onun şerrinden ve tabiatının şerrinden Sana sığınırım." Eğer aldığı hayvan deve ise eliyle devesinin hörgücünü tutsun (gene bereketle dua etsin.)Ramuz el e-hadis, 32. sayfa, 15. hadis
7751 sizden birisi evlendiğinde veya bir cariye, at veya hizmetçi aldığında, elini onun alnı üzerine koyup bereketle dua etsin.Ramuz el e-hadis, 39. sayfa, 4. hadis
10905 Ümmetimin sonunda bir takım kadınlar peydah olur ki, erkekler gibi eğerlere binerler ve mescidin kapısında inerler. Onlar giyinik çıplaklardır. Başlarını da zayıf devenin hörgücü gibi yaptırırlar. Bunları telin edin. Zira onlar mel'undurlar. Eğer sizden sonra gelecek ümmet olsaydı, bunlar da o gelecek ümmete hizmetçi olurlardı. Nasıl ki, sizden önceki ümmetlerin kadınlarının sizlere hizmetçi oldukları gibi.Ramuz el e-hadis, 303. sayfa, 8. hadis
14228

Ebû Abdurrahman Abdullah İbni Ömer İbni’l-Hattâb radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinlediğini söylemiştir:

sizden önce yaşayanlardan üç kişi bir yolculuğa çıktılar. Akşam olunca, yatıp uyumak üzere bir mağaraya girdiler. Fakat dağdan kopan bir kaya mağaranın ağzını kapattı. Bunun üzerine birbirlerine:

— Yaptığınız iyilikleri anlatarak Allah’a dua etmekten başka sizi bu kayadan

hiçbir şey kurtaramaz, dediler.

İçlerinden biri söze başlayarak:

—Allahım! Benim çok yaşlı bir annemle babam vardı. Onlar yemeklerini yemeden çoluk çocuğuma ve hizmetçilerime bir şey yedirip içirmezdim. Birgün hayvanlara yem bulmak üzere evden ayrıldım; onlar uyumadan önce de dönemedim. Eve gelir gelmez hayvanları sağıp sütlerini annemle babama götürdüğümde, baktım ki ikisi de uyumuş. Onları uyandırmak istemediğim gibi, onlardan önce ev halkının ve hizmetkârların bir şey yiyip içmesini de uygun görmedim. Süt kabı elimde şafak atana kadar uyanmalarını bekledim. Çocuklar etrafımda açlıktan sızlanıp duruyorlardı. Nihayet uyanıp sütlerini içtiler.

Rabbim! Şayet ben bunu senin rızânı kazanmak için yapmışsam, şu kaya sıkıntısını başımızdan al! diye yalvardı. Kaya biraz aralandı; fakat çıkılacak gibi değildi.

Bir diğeri söze başladı:

—Allahım! Amcamın bir kızı vardı. Onu herkesten çok seviyordum. (Bir başka rivayete göre: Bir erkek bir kadını ne kadar severse, ben de onu o kadar seviyordum). Ona sahip olmak istedim. Fakat o arzu etmedi. Bir yıl kıtlık olmuştu. Amcamın kızı çıkıp geldi. Kendisini bana teslim etmek şartıyla ona 120 altın verdim. Kabul etti. Ona sahip olacağım zaman (bir başka rivâyete göre: Cinsî münasebete başlayacağım zaman) dedi ki: Allah’tan kork! Dinin uygun görmediği bir yolla beni elde etme! En çok sevip arzu ettiğim o olduğu halde kendisinden uzaklaştım, verdiğim altınları da geri almadım.

Allahım! Eğer ben bu işi senin rızânı kazanmak için yapmışsam, başımızdaki sıkıntıyı uzaklaştır, diye yalvardı. Kaya biraz daha açıldı; fakat yine çıkılacak gibi değildi.

Üçüncü adam da:

—Allahım! Vaktiyle ben birçok işçi tuttum. Parasını almadan giden biri dışında hepsinin ücretini verdim. Ücretini almadan giden adamın parasını çalıştırdım. Bu paradan büyük bir servet türedi. Birgün bu adam çıkageldi. Bana: —Ey Allah kulu! Ücretimi ver, dedi. Ben de ona:

—Şu gördüğün develer, sığırlar, koyunlar ve köleler senin ücretinden türedi, dedim. Adamcağız:

—Ey Allah kulu! Benimle alay etme, deyince, seninle alay etmiyorum, diye cevap verdim. Bunun üzerine o, geride bir tek şey bırakmadan hepsini önüne katıp götürdü.

Rabbim! Eğer bu işi sırf senin rızânı kazanmak için yapmışsam, içinde bulunduğumuz sıkıntıdan bizi kurtar, diye yalvardı. Mağaranın ağzını tıkayan kaya iyice açıldı; onlar da çıkıp gittiler.

Buhârî, Büyû` 98, İcâre 12, Hars ve’l-müzârea 13, Enbiyâ’ 53, Edeb 5; Müslim, Zikir 100
14231

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hizmetkârı olan Ebû Hamza Enes İbni Mâlik el-Ensârî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kulunun tövbe etmesinden dolayı Allah Teâlâ’nın duyduğu memnuniyet, sizden birinin ıssız çölde kaybettiği devesini bulduğu zamanki sevincinden çok daha fazladır.”

Buhârî, Daavât 4; Müslim, Tevbe 1, 7, 8
14433

Huzeyfe (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) şöyle bu­yurdu: "sizden evvelki milletlerden müsamahalı bir kişinin ruhunu melekler karşıladılar ve:

— (Dünyâda iken) hayır nev'inden birşey işledin mi? diye sor­dular.

Bu kişi:

—  Ben hizmetçilerime: (Borçlu olan) fakire mühlet veriniz ve müsamaha ediniz, diye emreder idim, dedim.

Bunun üzerine melekler de ona müsamaha eylediler" buyurdu

Ve Ebû Mâlik, Rıb'î'den rivayetinde: "Ben zengine karşı kolay­laştırır, fakire de mühlet verirdim' tarzında söylemiştir

Bu hadîsi Abdulmelik'ten; o da Rıb'î'den rivayet etmekte Ebû Mâlik'e Şu'be ibnu'l-Haccâc mutâbaat etmiştir

Ve Ebû Avâne, Abdulmelik'ten; o da Rıb'î'den rivayetinde: "Ben (borçlu olan) zengine mühlet verir, fakirden de vazgeçerdim" şeklin­de söyledi

Ve Nuaym ibnu Ebî Hind, Rıb'î'den rivayetinde: "Ben zengin­den kabul eder, fakirden de müsamaha ederdim" şeklinde söylemiş­tir

Buhari - KİTABU'L-BUYU' - 29