Arama Sonuçları müşrik müslüman

Hızlı Erişim Linki: https://www.hadisarabul.com/hadisbul/46603-musrik-musluman

NoHadis MetniKaynak
7479 Benim nezdimde, müslüman cinniler ile müşrik cinniler muhasamada bulundular ve Benden kendilerini iskan etmemi istediler. Ben de müslüman olanları mamur yerlere, müşriklerini ise harap yerlerde iskan ettim.Ramuz el e-hadis, 20. sayfa, 2. hadis
8221 Dört kişinin defteri yeniden başlar; Hasta iyi olduğunda, müşrik müslüman olunca, mağfiret ümid eden kimse Cuma'dan dönünce, Hacı hacdan dönünce.Ramuz el e-hadis, 69. sayfa, 10. hadis
8997 Bu ümmet rahmete mazhar olmuştur. Bunların azabı dünyada ve birbirlerindendir. Kıyamet günü müslümanlardan her biri için müşriklerden bir kimse ayrılır ve şöyle denir: "İşte bu senin Cehennemden fidyendir."Ramuz el e-hadis, 133. sayfa, 8. hadis
9763 Altın müşriklerin, gümüş ise müslümanların süsüdür. Ve demir ise ehli Cehennemin süsüdür.Ramuz el e-hadis, 209. sayfa, 1. hadis
12158 Bir kimse müslüman olup ta müşriklerin yanında kalırsa ondan zimmet sakıt alır. (Kanı, malı taarruza uğrarsa müslüman devletten yardım isteyemez)Ramuz el e-hadis, 407. sayfa, 13. hadis
13137 müslümanlara müşriklerin ganimetlerinden hiçbiri helal olmaz. Az olsun çok olsun, iplik olsun iğne olsun, ne alana ne verene. Ancak hakkı ile olan hariç.Ramuz el e-hadis, 484. sayfa, 9. hadis
14294

Yine Abdullah İbni Abbas radıyallahu anhümâ şöyle dedi:

“Allah bize yeter, o ne güzel vekildir” sözünü, ateşe atıldığında İbrahim aleyhisselâm söylemiştir. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem de bu sözü “müşrikler size karşı toplandılar, başınızın çaresine bakınız!” dediklerinde söylemiştir. Nitekim bu haber müslümanların imanını arttırmıştı ve onlar hep birlikte “Allah bize yeter, o ne güzel vekildir” demişlerdi.

Buhârî’nin Abdullah İbni Abbas radıyallahu anhümâ’dan naklettiği bir başka rivayette Abdullah şöyle demiştir:

“Ateşe atıldığı zaman İbrahim aleyhisselâm’ın son sözü:

“Allah bana yeter, o ne güzel vekildir” demek olmuştur.

Buhârî, Tefsîrû sûre (3), 13
14327

Enes radıyallahu anh şöyle dedi:

Amcam Enes İbni Nadr radıyallahu anh Bedir Savaşı’na katılmamıştı. Bu ona çok ağır geldi. Bu sebeple:

“Ey Allah’ın Resûlü! müşriklerle yaptığın ilk savaşta bulunamadım. Eğer Allah Teâlâ müşriklerle yapılacak bir savaşta beni bulundurursa, neler yapacağımı elbette Allah Teâlâ görecektir” dedi.

Sonra Uhud Savaşı’nda müslüman safları dağılınca, -arkadaşlarını kastederek- “Rabbim, bunların yaptıklarından dolayı özür beyan ederim” dedi. müşrikleri kastederek de “Bunların yaptıklarından da uzak olduğumu sana arzederim” deyip ilerledi. Sa’d İbni Muâz ile karşılaştı ve:

Ey Sa’d! istediğim cennettir. Kâbe’nin Rabbine yemin ederim ki, Uhud’un eteklerinden beri hep o cennetin kokusunu alıyorum, dedi. Sa’d (olayı anlatırken) “Ben onun yaptığını yapamadım, ya Resûlallah” dedi.

Enes radıyallahu anh devamla şöyle dedi:

Amcamı şehid edilmiş olarak bulduk. Vücudunda seksenden fazla kılıç, süngü ve ok yarası vardı. müşrikler müsle yapmış, uzuvlarını kesmişlerdi. Bu sebeple onu kimse tanıyamadı. Sadece kızkardeşi parmak uçlarından tanıdı.

Enes dedi ki, biz şu âyetin amcam ve amcam gibiler hakkında inmiş olduğunu düşünmekteyiz:

“Mü’minler içinde öyle yiğit erkekler vardır ki, Allah’a verdikleri sözlerinde durdular. Onlardan kimi ahdini yerine getirdi (çarpıştı, şehid düştü), kimi de sırasını bekliyor. Bunlar aslâ sözlerini değiştirmemişlerdir” [Ahzâb sûresi (33), 23]

Buhârî, Cihâd 12; Müslim, İmâre 148