Arama Sonuçları Öyle biriniz

Hızlı Erişim Linki: https://www.hadisarabul.com/hadisbul/25222-Oyle-biriniz/10

NoHadis MetniKaynak
9147 Sizden biriniz arkadaşına çaresiz fena bir söz söyliyecekse ona iftirada bulunmasın. Ona, babasına ve akrabasına da kötü konuşmasın, öyle olduğunu biliyorsa, hiç olmazsa, cimrisin, korkaksın, yalancasın, kınayıcısın desin.Ramuz el e-hadis, 150. sayfa, 5. hadis
9774 Rüya üç menzile üzerinedir. Birisi adama nefsinin söylemesidir ki, bu bir şey değildir. Biri de şeytandan olur. biriniz hoşlanmadığı bir rüya görürse sol tarafına tükürsün ve şeytandan Allah'a sığınsın. Böyle yaparsa ondan asla bir zarar görmez. Üçüncüsü ise Allah'tan bir beşarettir. O salih adamın gördüğü rüya ki, bu Nübüvvetin kırk altı cüzünden bir cüzdür. Sizden biri hoşuna giden bir şey görürse onu iyi görüşlü bir kimseye anlatsın ve o da "Hayırdır" desin.Ramuz el e-hadis, 209. sayfa, 12. hadis
9972 Gadab şeytandandır. Şeytan da ateşten yaratılmıştır. Su ise ateşi söndürür. Öyle ise biriniz gadablanınca hemen yıkansın.Ramuz el e-hadis, 225. sayfa, 5. hadis
13178 Zina yapan kimse, zina ederken mü'min değildir. Şarap için de içerken mü'min değildir. Hırsızlık yapan da hırsızlık yaparken mü'min değildir, yağmacılık yapan bir mevki sahibi kimse de yağmacılık yaparken mü'min değildir. Öyle bir yağmacılık ki; o adamın cür'etine hayretten dolayı insanların gözü ona dikilir. (Müslimin Ebu Hureyre (r.a)dan rivayetinde "sizden hiç biriniz ganimetten bir şey çaldığında mü'min değildir. Aman sakının sakının" ibaresi ilavesi vardır)Ramuz el e-hadis, 488. sayfa, 1. hadis
14226

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Bir kimsenin câmide cemaatle kıldığı namaz, işyerinde ve evinde kıldığı namazdan yirmi küsur derece daha sevaptır. Şöyleki bir kişi güzelce abdest alır, sonra başka hiçbir maksatla değil, sadece namaz kılmak üzere câmiye gelirse, câmiye girinceye kadar attığı her adım sebebiyle bir derece yükseltilir ve bir günahı bağışlanır. Câmiye girince de, namaz kılmak için orada durduğu sürece, tıpkı namaz kılıyormuş gibi sevap kazanır. biriniz namaz kıldığı yerden ayrılmadığı, kimseye eziyet etmediği ve abdestini bozmadığı müddetçe melekler:

Allahım! Ona merhamet et!

Allahım! Onu bağışla!

Allahım! Onun tövbesini kabul et! diye ona dua ederler.”

Buhârî, Salât 87, Ezân 30, Büyû` 49; Müslim, Tahâret 12, Mesâcid 272. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 48; İbni Mâce, Tahâret 6, Mesâcid 14
14232

“Herhangi birinizin tövbe etmesinden dolayı Allah Teâlâ’nın duyduğu hoşnutluk, ıssız çölde giderken üzerindeki yiyecek ve içeceğiyle birlikte devesini elinden kaçıran, arayıp taramaları sonuç vermeyince deveyi bulma ümidini büsbütün kaybederek bir ağacın gölgesine uzanıp yatan, derken yanına devesinin geldiğini görerek yularına yapışan ve aşırı derecede sevincinden ne söylediğini bilmeyerek:

- Allahım! Sen benim kulumsun; ben de senin rabbinim, diyen kimsenin sevincinden çok daha fazladır.”

Müslim, Tevbe 7. Ayr ca bk.Tirmizî, K yâmet 49, Daavât 99; bni Mâce
14258

. Enes İbni Mâlik radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Başına bir musibet geldi diye hiç biriniz ölümü temenni etmesin. Mutlaka böyle bir şey temenni etmek zorunda kalırsa: ‘Allahım, benim için yaşamak hayırlı olduğu sürece beni yaşat, hakkımda ölüm hayırlı olduğu zaman da beni öldür’ desin.”

Buhârî, Merdâ 19; Daavât 30; Müslim, Zikir 10, 13. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 9; Nesâî, Cenâiz 1; İbni Mâce Zühd 31
14262

Enes İbni Mâlik radıyallahu anh şöyle dedi:

Ebû Talha radıyallahu anh’ın hasta bir erkek çocuğu vardı. Ebû Talha evde değilken çocuk öldü. Eve döndüğü zaman:

“Oğlumun durumu nedir?” diye sordu.

Çocuğun annesi Ümmü Süleym:

O şimdi eskisinden daha rahat, dedi. Akşam yemeğini hazırlayıp getirdi.Ebû Talha yemeğini yedi sonra da hanımıyla yattı. Daha sonra hanımı ona “Çocuğu defnediniz” dedi.

Ebû Talha sabahleyin Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e gitti ve olup biteni anlattı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:

“Bu gece ilişkide bulundunuz mu?” diye sordu.

Ebû Talha:

Evet, dedi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: “Allahım, bu ikisine mübârek kıl” diye dua etti.

(Zamanı gelince) Ümmü Süleym bir erkek çocuk doğurdu. Ebû Talha bana:

“Çocuğu al, Peygamber’e götür” dedi. Ümmü Süleym de bir miktar hurmaverdi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: “Çocuğun yanında herhangi bir şey var mı?” diye sordu. Ben: Evet, bir kaç hurma var, dedim. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hurmaları ağzına alıp çiğnedi. Sonra çıkarıp çocuğun ağzına koydu ve damağını hafifçe oğdu, adını da Abdullah koydu.

Buhâri, Cenâiz 42, Akîka 1; Müslim, Edeb 23; Fezâilü’s-sahâbe 107

Buhârî’nin bir rivayetine göre Süfyân İbni Uyeyne; “Ensardan bir kişi (İbâye İbni Rifa’a) Abdullah’ın dokuz çocuğunu gördüğünü, hepsinin de Kur’an’ı okuyan ve mânasını anlayan kimseler olduğunu söylemiştir.” Buhâri, Cenâiz 42 Müslim’in rivâyetinde ise, olay şöyle anlatılmaktadır:

Ebû Talha’nın, Ümmü Süleym’den olma bir oğlu vefat etti. Ümmü Süleym, ev halkına:

Ebû Talha’ya ben haber vermedikce, oğlu hakkında hiç biriniz bir şey söylemeyiniz! diye tenbihledi. Sonra Ebû Talha eve geldi. Ümmü Süleym akşam yemeğini getirdi. Ebû Talha yemeğini yedi. Yemekten sonra Ümmü Süleym, eskiden olduğundan daha güzel süslendi. O da hanımıyla yattı. Ebû Talha’nın karnı doyup tatmin olduğunu görünce Ümmü Süleym ona: Ey Ebû Talha, bir millet, bir aileye emânet bir şey verseler de, sonra emânetlerini isteseler, iade etmeyebilirler mi, ne dersin? dedi.

Ebû Talha:

Hayır, (vermemezlik edemezler) dedi.

Ümmü Süleym:

O halde oğlunu geri alınmış böyle bir emânet bil, dedi.

Ebû Talha kızdı ve:

Mademki öyle, niçin hiç bir şey olmamış gibi davrandın? Şimdi de tutmuş,oğlumun durumunu bana haber veriyorsun, öyle mi? dedi. Derhal kalkıp Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gitti ve olanı biteni olduğu gibi haber verdi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Geçen gecenizi Allah hakkınızda bereketli kılsın” buyurdu.

Ümmü Süleym hâmile kaldı.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir sefere çıkmıştı. Ümmü Süleym de bu sefere iştirak etmişti. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem seferden döndüğünde Medine’ye gece girmezdi. Medine’ye yaklaştıklarında Ümmü Süleym’i doğum sancıları tuttu. Bu sebeple Ebû Talha onun yanında kaldı, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yoluna devam etti. Ebû Talha şöyle demeye başladı:

Rabbim! Sen çok iyi bilirsin ki ben, Resûlün ile beraber Medine’den çıkmaktan, onunla beraber Medine’ye girmekten son derece memnun olurum. Fakat bu defa bildiğin sebepten takılıp kaldım.

Bunun üzerine Ümmü Süleym:

Ebû Talha! Şimdi artık sancım kalmadı. Sen git, dedi.

(Enes diyor ki) Biz yolumuza devam ettik. Medine’ye geldiklerinde Ümmü Süleym’i yine doğum sancısı tuttu ve bir erkek çocuk doğurdu. Annem (Ümmü Süleym) bana:

Enes, bu çocuğu sen sabahleyin Resûlullah’a götürmeden kimse emzirmesin, dedi. Sabahleyin ben çocuğu alıp Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e götürdüm. Resûlullah’ın elinde bir dağlama âleti vardı. Beni görünce: Herhalde Ümmü Süleym doğum yaptı, buyurdular. Evet, dedim. Hemen elindeki dağlama âletini bıraktı. Ben de çocuğu kucağına verdim. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Medine’ye has acve hurmasından bir tane istedi. Onu ağzında iyice çiğnedi, sonra da çocuğun ağzına çaldı. Çocuk yalanmaya başladı. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

“Medinelilerin hurma sevgisine bakın!” buyurdu. Çocuğun yüzünü okşadı ve ona Abdullah adını verdi.

Buhâri, Cenâiz 42, Akîka 1; Müslim, Edeb 23; Fezâilü’s-sahâbe 107
14304

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“(İşlerinizde) orta yolu tutunuz, dosdoğru olunuz. Biliniz ki, hiç biriniz ameli sâyesinde kurtuluşa eremez.” Dediler ki:

Sen de mi kurtulamazsın, ey Allah’ın elçisi?

“(Evet) ben de kurtulamam. Şu kadar var ki Allah rahmet ve keremi ile beni bağışlamış olursa, o başka!

Müslim, Münâfikîn 76, 78. Ayrıca bk. Buhârî, Rikak 18, Merdâ 19; İbni Mâce, Zühd 20
14464

Ebû Hureyre (R) şöyle dedi: Ben Peygamber (S)'den işittim, şöyle buyuruyordu: "Sizden biriniz dişi kölesi zina ettiği, aka­binde de zinası (beyyine, gebelik veya ikrar ile) meydana çıktığında, efendisi onu (hürrenin cezasının yarısı olan) hadd cezası olmak üze­re, değnekle kamçılasın. Ve onu değneklemeden sonra zinayı başına kakmasın. Sonra üçüncü defa zina eder ve zinası delille meydana çı­karsa, artık efendisi onu kıldan bir ip karşılığında bile olsa satsın"

Buhari - KİTABU'L-BUYU' - 176