Arama Sonuçları an bile

Hızlı Erişim Linki: https://www.hadisarabul.com/hadisbul/35851-an-bile/130

NoHadis MetniKaynak
13405 Ümmetimin içinden Mehdi (a.s.) çıkar. Beş veya yedi veya dokuz (sene) kalır. (Ravi sayıda tereddüd etmiş) Sonra üzerlerine bol Rahmet gönderilir. Arz nebatatından bir şey saklamaz bitirir. Mal hakir olur. Bir adam ona gelir ve şöyle der: "Ya Mehdi bana ver, bana ver." Ona elbisesinin taşıyabileceği kadar verir.Ramuz el e-hadis, 508. sayfa, 8. hadis
13411 Bu kabilenin ehlinden, Cehenneme Allah'dan başkasının sayamayacağı kadar insan girer. Allah'a isyanları, Ona masiyete cüretleri ve taatına muhalefetleri sebebiyle. Bunlar Cehenneme girer de Bana şefaat etmem izni verilir. Ve Ben Allah'a ayakta iken onu sena ettiğim gibi secde ederek de sena ederim. O zaman denilir ki: "Kaldır başını, iste verilsin o, şefaat dile, şefaatin kabul olunsun."Ramuz el e-hadis, 509. sayfa, 2. hadis
13462 Allah (z.c.hz.) şöyle buyurur: "Günah yapılıp da, onu affımın yanında büyük görene, gazablandığım gibi hiç kimseye gazablanmam. Eğer cezayı acele verici olsaydım veya acele etmek Benim şanımdan olsaydı, Rahmetimden ümit kesenlere cezayı acele verirdim. Eğer kullarıma merhamet etmeseydim bile, Benim huzurumda durmak kendilerini korkutanlara bundan dolayı Rahmet ederdim. Sevaplarını verirdim. Korktuklarından da emin ederdim."Ramuz el e-hadis, 513. sayfa, 11. hadis
13499 Ramazanda bir seda olur. (manası anlaşılır) Şevvalde de bir seda olur. (manası anlaşılmaz) Zülkade de kabileler birbiri ile çarpışır. Zilhilcce'de hacılar talana uğrar. Muharrem'de gökten şöyle nida olur: "Dikkat ediniz. Filan kimse Allah'ın halkının hayırlarındandır. Onu dinleyiniz ve ona uyunuz."Ramuz el e-hadis, 518. sayfa, 5. hadis
13529 Efendimiz (s.a.v.) iri yapılı, azametli idi ve yüzü ayın ondördü gibi parlardı. Ortadan uzun, başı büyücek, saçı mutedil kıvırcık idi. Saçı bazen kulak yumuşağını geçer, rengi parlak, alnı geniş, kaşları ince ve gür idi. İki kaşı arasında bir damar gazab halinde kabarırdı. Burnu ince, hafif mukavves, sakalı sık, yanakları hafif, ağzı geniş, dişleri seyrek ve latif idi. Boynundan göbeğine hafif kıllı, boynu gümüş parlaklığında yapma bebek gibi, yapısı bedenlice ve endamlı idi. Göğsü karnı birdi. Göğsü geniş, omuzları açık, mafsalları ince, soyunduğunda bedeni nur gibi idi. Göğüs kemiğinden göbeğine kadar, tüyden ince bir hat bulunurdu. Meme ve karnında tüy yoktu. Kolları, omuzları ve göğsünün yukarı kısmı kıllı idi. bilekleri uzun, avucu geniş, uzun saçları lüle gibi idi. El ve ayak parmakları etli, parmakları uzun, ayağının çukuru mutedil, üstü üzerinde su durmayacak derecede düzdü. Yürürken öne meyilli düz yürür, yürüyüşü mütevazı ve seri ve de yüksek bir yerden dökülen su gibi idi. Döndüğünde bütün vücudu ile dönerdi. Sükut halinde yere bakışı semaya nazarından fazla olurdu ve ekser bakışı mülahazalı idi. Yürürken ashabını önüne katardı. Karşılaşmada selamı ilk önce kendileri verirdi.Ramuz el e-hadis, 520. sayfa, 8. hadis
13615 Sabahladıklarında ve akşamladıklarında şu duayı okurlardı: "Allahım ansızın gelecek şeyin hayrını ister ve ansızın gelecek şeyin şerrinden sana sığınırım. Muhakkak ki kul sabahladığında ve akşamladığında kendisine ansızın ne geleceğini bilemez."Ramuz el e-hadis, 526. sayfa, 3. hadis
13905 Dayanarak yemezdi. Arkasından iki şahsı bile yürütmezdi.Ramuz el e-hadis, 545. sayfa, 13. hadis
13984 Müslüman olana sünnet olmayı emrederlerdi, seksen yaşında olsa bile.Ramuz el e-hadis, 549. sayfa, 18. hadis
14222

Cennetle müjdelenen on sahâbîden biri olan Ebû İshâk Sa`d İbni Ebû Vakkâs radıyallahu anh şöyle dedi:

Vedâ Haccı yılında (Mekke’de) yakalandığım şiddetli bir hastalık dolayısıyla Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ziyâretime geldi. Ona:

Yâ Resûlallah! Gördüğün gibi çok rahatsızım. Ben zengin bir adamım. Birkızımdan başka mirasçım da yok. Malımın üçte ikisini sadaka olarak dağıtayım mı? diye sordum.

Hz. Peygamber:

“Hayır”, dedi. Yarısını dağıtayım mı? dedim. Yine: “Hayır”, dedi. Ya üçte birine ne buyurursun, yâ Resûlallah? diye sordum. “Üçte birini dağıt! Hatta o bile çok. Mirasçılarını zengin bırakman, onları muhtaç bırakıp da halka avuç açtırmaktan hayırlıdır. Allah rızâsını düşünerek yaptığın harcamalara, hatta yemek yerken eşinin ağzına verdiğin lokmalara varıncaya kadar hepsinin mükâfatını alacaksın” buyurdu.

Sa`d İbni Ebû Vakkâs sözüne devamla dedi ki:

Yâ Resûlallah! Arkadaşlarım gidipte ben kalacak mıyım? (burada ölecekmiyim?) diye sordum. “Hayır, sen burada kalmayacaksın. Allah rızâsı için güzel işler yaparak yükseleceksin. Allah’tan öyle umuyorum ki, daha nice yıllar yaşayarak kimi insanlar (mü’minler) senden fayda, kimileri de (kâfirler) zarar görecektir.

Allahım! Ashâbımın (Mekke’den Medine’ye) hicretini tamamla! Onları geri döndürüp hicretlerini yarım bırakma! Acınacak durumda olan Sa`d İbni Havle’dir” buyurdu.

Bu sözleriyle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Sa`d İbni Havle’nin Mekke’de ölmesine üzüldüğünü ifade etti.

Buhârî, Cenâiz 36, Vesâyâ 2, Nefekât 1, Merdâ 16, Daavât 43, Ferâiz 6 ; Müslim, Vasıyyet 5. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Ferâiz 3; Tirmizî, Vesâyâ 1; Nesâî, Vesâyâ 3; İbni Mâce, Vesâyâ 5
14237

Zirr İbni Hubeyş şöyle dedi;

Mestler üzerine nasıl mesh edileceğini sormak üzere Safvân İbni Assâl radıyallahu anh’ın yanına gitmiştim. Bana:

Zirr! Niçin geldin? diye sordu. Ben de: İlim öğrenmek için, deyince şunları söyledi: Melekler, ilim öğrenenlerden hoşlandıkları için onlara kanat gererler. Ben de: Büyük ve küçük abdestten sonra mestler üzerine nasıl mesh edileceğikafamı kurcaladı. Sen de Hz. Peygamber’in ashâbından olduğun için, onun bu konuda bir şey söylediğini duydun mu diye sormaya geldim, dedim. Safvân: Evet, duydum. Resûl-i Ekrem seferde bulunduğumuz zaman mestleri üçgün üç gece çıkarmamayı, büyük ve küçük abdest bozduktan, uyuduktan sonra bile mestlere meshetmeyi, ancak cünüp olunca mestleri çıkarmayı emrederdi, dedi. Onun sevgiye dair bir şey söylediğini duydun mu? diye sordum. Evet, duydum. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile bir sefere çıkmıştık. Biz onun yanındayken bir bedevî kaba sesiyle: Muhammed! diye bağırdı.

Hz. Peygamber de onun sesine yakın bir sesle:

“Gel bakalım”, dedi.

Bedevîye dönerek:

Yazıklar olsun sana! Hz. Peygamber’in huzurunda bulunuyorsun. Kıs sesini! Yüksek sesle bağırmanı Allah yasakladı, dedim.

Bedevî:

Vallahi sesimi kısmam, dedi ve Resûl-i Ekrem’e: Birilerini seven, ama onlarla beraber olacak kadar iyiliği bulunmayan kimse hakkında ne dersin? diye sordu.

Hz. Peygamber şöyle buyurdu:

“Bir kimse, kıyamet gününde, sevdikleriyle beraberdir.” Safvân İbni Assâl sözüne devamla dedi ki: Hz. Peygamber bu konuda uzun uzun konuştu. Hatta bir ara batı taraflarında bulunan bir kapıdan bahsetti. “Kapı yaya yürüyüşüyle kırk yıl veya yetmiş yıl (yahut râvinin hatırladığına göre süvari gidişiyle kırk veya yetmiş yıl) genişliğindedir”, buyurdu.

Şamlı muhaddislerden Süfyân İbni Uyeyne şöyle dedi:

Allah gökleri ve yeri yarattığı gün, bu kapıyı tövbe için açık olarak yaratmıştır. Güneş battığı yerden doğuncaya kadar o kapı kapanmayacaktır.
Tirmizî, Daavât 98. Ayr ca bk. Tirmizî, Tahâret, 71; Nesâî, Tahâret 97, 113;ı İbni Mâce, Fiten 32