Arama Sonuçları yeni bir

Hızlı Erişim Linki: https://www.hadisarabul.com/hadisbul/7765-yeni-bir/30

NoHadis MetniKaynak
12151 bir kimse Cuma günü gusl ederse, Allah onu günahlarından çıkarır ve ona denir ki: "Ameline yeniden başla."Ramuz el e-hadis, 407. sayfa, 6. hadis
12539 bir kimse, "Subhanellahi ve bi hamdihi" derse, Allah bu sebeble onun için Cennette bin ağaç diktirir ki kökleri altından, dalları inciden, meyvaları da bakire kızların göğüsleri gibidir ve kaymaktan yumuşak , baldan tatlıdır. Her alındığında yerine yenisi gelir.Ramuz el e-hadis, 436. sayfa, 1. hadis
12937 İyilikten hiç bir şeyi küçük görme ,yap. Velev ki su istiyenin kabına kovandan su dökmen de olsa, arkadaşını güzel çehre ve latif muamele ile karşılamak da olsa ve senden ayrıldığı zaman onu gıybetten korumak da olsa. (Marufu ihmal etme yap)Ramuz el e-hadis, 469. sayfa, 4. hadis
13255 Ya Enes, bir kimse üç gece ateşlenirse günahlarından anadan doğduğu gün gibi çıkar. On gün hastalanırsa semadan nida olunur ki, "Geçmişin af olundu, defterini yenile."Ramuz el e-hadis, 494. sayfa, 8. hadis
13308 Ya Aişe (r.a) kavminin küfürden kurtulmaları yeni olmasaydı, Kabeyi yıkardım ve halkın bir taraftan girip diğer taraftan çıkacağı şekilde ona iki kapı yapardım.Ramuz el e-hadis, 499. sayfa, 6. hadis
13596 yeni bir elbise giydiğinde onu gömlek, imame yahud rida diye adıyla anar sonra şöyle derlerdi: "Allahümme lekel hamdü, ente kesevtenîhi, es'elüke min hayrihî ve hayri mâ suni'a lehû, ve eûzubike min şerrihi ve şerri mâ suni'a lehû": (Allahım Hamd sana mahsustur. Bunu bana Sen giydirdin. Onun hayrını ve onunla yapılanın hayrını Senden niyaz ederim. Onun şerrinden ve onunla yapılan şeyin şerrinden de Sana sığınırım)Ramuz el e-hadis, 524. sayfa, 15. hadis
13597 yeni bir elbise giydiklerinde onu Cuma günü giyerlerdi.Ramuz el e-hadis, 525. sayfa, 1. hadis
13665 Kış geldiğinde kışlığa Cuma gecesi taşınırlardı. Yaz gelince de yazlık eve yine Cuma gecesi taşınırlardı. yeni elbise giydiklerinde Allah'a hamd eder, iki rek'at namaz kılar ve eskisini de birine verirlerdi.Ramuz el e-hadis, 529. sayfa, 8. hadis
14215

Mü’minlerin annesi Ümmü Abdullah Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

bir ordu Kâbe’ye saldırmak üzere yola çıkacak; bir çöle geldiklerinde baştan sona bütün ordu yere batacaktır.”

Hz. Âişe der ki, bunun üzerine ben, Yâ Resûlallah, onların arasında ticaret için yola çıkanlar ve kötü niyetli olmayanlar varken niçin hepsi birden yere batacaktır? diye sordum.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

—Hepsi birden yere batacak, âhirette yeniden diriltilip niyetlerine göre hesaba çekileceklerdir” buyurdu.

Buhârî, Büyû` 49; Hac 49, Müslim, Fiten 4-8. Ayrıca bk. Tirmizî, Fiten 21; Nesâî, Menâsik 112; İbni Mâce, Fiten 30
14248

Suheyb (-i Rûmî) radıyallâhü anh’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Sizden önceki ümmetler içinde bir padişah, bir de onun sihirbazı vardı. Bu sihirbaz yaşlanınca, padişaha:

“Ben yaşlandım, bana genç birini göndersen de ona sihirbazlığı öğretsem” dedi.

Padişah da ona bir genç gönderdi. Gencin yolu üzerinde bir rahip bulunmaktaydı. Genç ona uğradı, yanında oturdu ve konuşmalarını dinledi, beğendi. Sihirbaza her gittiğinde rahibe uğrar ve yanında bir süre kalırdı. Sihirbaz ona “niçin geç kaldın?” diye kızar ve döğerdi. Delikanlı bu durumu rahibe şikâyet etti. O da şöyle dedi:

Sihirbazdan korktuğunda, “evdekiler alıkoydular”de; âilenden çekindiğindede “sihirbaz alıkoydu” de.

Genç, durumu böylece idare edip giderken, bir gün yolda insanların gelip geçmesine engel olan büyük ve yırtıcı bir hayvana rastladı ve kendi kendine “Sihirbazın mı yoksa râhibin mi daha üstün olduğunu işte şimdi öğreneceğim” diyerek bir taş aldı ve “Ey Allahım, rahibin yaptıklarını sihirbazın yaptıklarından daha çok seviyorsan, şu hayvanı öldür ki insanlar yollarına devam etsinler” dedi ve taşı hayvana doğru fırlatıp onu öldürdü. Halk da geçip gitti. Daha sonra delikanlı râhibe gelip olayı anlattı. Râhip ona:

Delikanlı! Şimdi artık sen benden daha üstünsün. Zira, sen bu gördüğüm mertebeye erişmişsin. Öyle sanıyorum ki, sen yakında bir belâya uğratılacaksın. Böyle bir şey olursa, sakın benim bulunduğum yeri kimseye gösterme! dedi.

Delikanlı, körleri, alaca hastalığına tutulmuş olanları kurtarır ve diğer hastalıkları da tedâvî ederdi. Padişahın o sıralarda kör olmuş bir yakını bunu duydu, değerli hediyelerle birlikte delikanlıya gitti ve:

Eğer beni tedâvî edersen, bütün bunlar senin olacak dedi.

Delikanlı:

Ben kendiliğimden kimseye şifâ veremem. Şifayı ancak Allah Teâlâ verir.Eğer sen Yüce Allah’a inanırsan, ben ona dua ederim, o da (dilerse) sana şifa verir, dedi.

Adam iman etti. Allah Teâlâ da ona şifa verdi. Adam eskiden olduğu gibi padişahın yanına gelip meclisteki yerini aldı.

Padişah:

Senin gözünü kim iyi etti? diye sordu. O da: Rabbim, dedi.

Bu defa Padişah:

Senin benden başka rabbin mi var? diye gürledi.

Adam:

Benim de senin de rabbin Allah Teâlâ’dır, dedi.

Bunun üzerine sinirlenen padişah adamı tutuklattı ve gencin yerini gösterinceye kadar ona işkence ettirdi. Sonuçta adam gencin yerini söyledi. Delikanlı getirildi. Padişah ona:

Delikanlı, demek senin sihirbazlığın körleri ve alacaları iyi edecek dereceye ulaşmış. Duydum ki sen epeyce işler yapıyormuşsun, öyle mi? diye sordu.

Delikanlı:

Hayır, ben kimseye şifa veremem. Şifa veren Allah Teâlâ’dır dedi.

Padişah delikanlıyı tutuklattı ve rahibin yerini gösterinceye kadar ona işkence ettirdi. Neticede râhip getirildi ve kendisine “dininden dön!” denildi. Râhip bu teklife yanaşmadı. Bunun üzerine padişah bir testere getirtip başının tam ortasından rahibi ikiye biçtirdi. Rahibin parçalarının her biri bir yana düştü. Sonra Padişahın adamı getirildi ona da “dininden dön!” denildi. Ancak o da kabul etmedi. Padişah onu da parçalarının her biri bir tarafa düşünceye kadar testere ile başının ortasından ikiye biçtirdi. Daha sonra delikanlı getirildi ve “dininden dön (yoksa öleceksin)” diye tehdid edildi, fakat delikanlı direndi. Padişah delikanlıyı adamlarından bir gruba teslim etti ve onlara şu tâlimatı verdi:

Bunu şu dağın tepesine çıkarın, dininden dönerse ne âlâ, değilse, aşağıya yuvarlayın gitsin.

Delikanlıyı götürdüler, dağın tepesine çıkardılar.

Delikanlı:

“Allahım, beni bunların elinden nasıl dilersen öylece kurtar!” diye dua etti. Bunun üzerine dağ sarsıldı ve onlar aşağı yuvarlandılar. Delikanlı sapasağlam yürüyerek padişahın yanına döndü. Padişah ona:

Yanındakiler ne oldu? dedi.

Delikanlı da :

Allah beni onların elinden kurtardı, dedi.

Bunun üzerine padişah, delikanlıyı adamlarından bir başka gruba teslim etti ve:

Bunu Kurkur denilen bir gemiye bindirip denizin ortasına götürün. Dininden dönerse ne âlâ, değilse, denize atın gitsin, dedi.

Delikanlıyı alıp götürdüler. O:

“Allahım, beni bunların elinden dilediğin şekilde kurtar!” diye dua etti.

Gemi içindekilerle beraber ala-bora oldu, hepsi boğuldu. Delikanlı sağ-sâlim padişahın yanına döndü.

Padişah onu görünce:

Yanındakiler ne oldu? diye sordu.

Delikanlı da:

Allah beni onların elinden kurtardı, dedi ve ilâve etti: Benim sana söyleyeceklerimi yapmadıkça beni öldüremezsin.

Padişah:

Neymiş onlar? dedi.

Delikanlı :

Halkı geniş bir meydanda topla. Beni de bir hurma kütüğüne bağla.Okdanlığımdan bir ok al, yayın tam ortasına koy. Sonra da “Delikanlının rabbinin adıyla de ve at. İşte ancak bunu yaparsan beni öldürebilirsin” dedi.

Padişah halkı geniş bir meydanda topladı. Delikanlıyı hurma kütüğüne bağladı. Sonra delikanlının sadağından bir ok aldı, yayına yerleştirdi. “Delikanlının rabbi olan Allah adıyla” deyip oku fırlattı. Ok, delikanlının şakağına isabet etti. Delikanlı elini şakağına koydu ve oracıkta öldü.

Bunun üzerine halk:

Biz, delikanlının rabbine iman ettik, dediler.

Daha sonra durumu padişaha ileterek:

Gördün mü çekindiğin şey nihâyet başına geldi; halk iman etti, dediler.

Bunun üzerine padişah, sokak başlarına büyük hendekler kazılmasını emretti. Hendekler ateşle doldurulmuştu.

Padişah:

Bu yeni dinden dönmeyen herkesi, zorla ateşe atın, (yahut “onları ateşe girmeye zorlayın”) dedi.

Emri yerine getirdiler. En sonunda kucağında çocuğu ile bir kadın geldi, bir ara ateşe girmemek ister gibi yaptı, sendeledi. Çocuk:

“Anneciğim, sık dişini, sabret, çünkü sen hak din üzeresin!” de(mek suretiyle annesini cesaretlendir)di.

Müslim, Zühd 73