Arama Sonuçları olanlar üç

Hızlı Erişim Linki: https://www.hadisarabul.com/hadisbul/8599-olanlar-uc

NoHadis MetniKaynak
7278 Size dört şeyi emrediyor ve dört şeyden de sizi nehyediyorum: Size, sadece Allah'a iman etmenizi emrediyorum. Allah'a iman nedir bilir misiniz? Allah'tan başka ma'bud olmadığına ve Muhammed (s.a.s.)'in O'nun Peygamberi olduğuna şahid olmaktır. Ayrıca size namaz kılmayı, zekat vermeyi ve Ramazan orucunu tutmayı emrediyorum. Ganimet olarak aldığınızın beşte birini Allah için yerine vermenizi de emrediyorum. Ve sizi kabaktan kap yapmaktan, ağaçtan oyma kaptan, ziftlenmiş kap kullanmaktan ve çömlek kap kullanmaktan (Bütün bu kablar içki için kullanılırdı) men ediyorum. Bu bildirdiklerimi muhafaza ediniz ve onları sizin arkanızda olanlara bildiriniz.Ramuz el e-hadis, 4. sayfa, 10. hadis
8744 Meliâke, hacıların binekli olanları ile musahafalaşır ve yaya yürüyenleri ile de kucaklaşır.Ramuz el e-hadis, 109. sayfa, 1. hadis
8805 Fisebilillâh mücahid olanlar en ufak bir zorlama ile bir senelik oruç bedeli ve bir senelik gece ibadeti hak ederler. Soruldu: "En ufak zorlama nedir?" Buyuruldu ki: "Meselâ böyle bir mücahid gece giderken hayvan üzerinde uyuklar ve kamçısını düşürür, inip bunu alması en ufak zorlamalardandır."Ramuz el e-hadis, 113. sayfa, 9. hadis
8999 Bu ortaya konan sizin ganimetlerinizdendir. Bundan sizinle birlikte olan hissem hariç. Benim için helal olan bir şey yoktur. Ancak humus (beşte biri) müstesna. Beşte bir de size dönecektir. İplik ve iğne de olsa ödeyin. Bundan az veya çok da olsa getirin, verin, aldatmayın. Zira aldatma dünya ve ahirette aldatan için ateş ve ardır. Allah'ın emrine muhalif olanlarla yakınınız bile olsa, mücadele edin. Allah yolunda kınayanın kınamasına aldırış etmeyin. Gerek hazarda, gerek seferde Allah'ın hududunu yerine getirin. Allah yolunda mücadele edin. Zira cihad, Cennet kapılarından büyük bir kapıdır. Ve cihad sebebiyle Allah insanı hem ve gamdan kurtarır.Ramuz el e-hadis, 133. sayfa, 10. hadis
9116 Ümid ediyorum ki, Bana tabi olanlar Cennet ehlinin dörtte biri, ümid ediyorum ki, üçte biri ve ümid ediyorum ki, yarısı olur (Sonradan üçte ikisi buyurulmuş.)Ramuz el e-hadis, 145. sayfa, 10. hadis
10382 İleride Kur'an-ı dünya için öğrenecek olanlar gelmeden önce, siz Kur'an-ı okuyun ve o sebeple cenneti talep edin. Bilin ki Kur'an-ı şu üç kişi öğrenir: Kur'an-ı öğrenmek için öğrenen, Kur'an-ı geçim kaynağı yapan ve bir de Allah için okuyan.Ramuz el e-hadis, 253. sayfa, 12. hadis
11318 Bir tüccar, halka ödünç verir ve adamına da paraları tahsil ederken: "Sıkıntıda olanları hoş geç, ola ki Allah da bizi hoş geçer" derdi de sonra Allah'a kavuştu. Allah da ondan vazgeçti.Ramuz el e-hadis, 338. sayfa, 4. hadis
12827 Allah'ın misafiri olanlar üç sınıftır: Gaziler, hacılar ve umreye gidenler.Ramuz el e-hadis, 460. sayfa, 2. hadis
12981 Ümmet şeriatı hasene üzerine devam eder, aralarında şu üç hal zahir olmadıkça; İlim kendilerniden alınmadıkça, aralarında habis veled çoğalmadıkça, "Sakkarun" aralarında zahir olmadıkça, Dediler ki: "Sakkarun nedir?" Buyurdu ki, bunlar içmeden sarhoş olanlardır. Ahir zamanda gelirler, birbirlerile karşılaştıklarında aralarındaki selamları lanetleşmektir.Ramuz el e-hadis, 472. sayfa, 7. hadis
14248

Suheyb (-i Rûmî) radıyallâhü anh’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Sizden önceki ümmetler içinde bir padişah, bir de onun sihirbazı vardı. Bu sihirbaz yaşlanınca, padişaha:

“Ben yaşlandım, bana genç birini göndersen de ona sihirbazlığı öğretsem” dedi.

Padişah da ona bir genç gönderdi. Gencin yolu üzerinde bir rahip bulunmaktaydı. Genç ona uğradı, yanında oturdu ve konuşmalarını dinledi, beğendi. Sihirbaza her gittiğinde rahibe uğrar ve yanında bir süre kalırdı. Sihirbaz ona “niçin geç kaldın?” diye kızar ve döğerdi. Delikanlı bu durumu rahibe şikâyet etti. O da şöyle dedi:

Sihirbazdan korktuğunda, “evdekiler alıkoydular”de; âilenden çekindiğindede “sihirbaz alıkoydu” de.

Genç, durumu böylece idare edip giderken, bir gün yolda insanların gelip geçmesine engel olan büyük ve yırtıcı bir hayvana rastladı ve kendi kendine “Sihirbazın mı yoksa râhibin mi daha üstün olduğunu işte şimdi öğreneceğim” diyerek bir taş aldı ve “Ey Allahım, rahibin yaptıklarını sihirbazın yaptıklarından daha çok seviyorsan, şu hayvanı öldür ki insanlar yollarına devam etsinler” dedi ve taşı hayvana doğru fırlatıp onu öldürdü. Halk da geçip gitti. Daha sonra delikanlı râhibe gelip olayı anlattı. Râhip ona:

Delikanlı! Şimdi artık sen benden daha üstünsün. Zira, sen bu gördüğüm mertebeye erişmişsin. Öyle sanıyorum ki, sen yakında bir belâya uğratılacaksın. Böyle bir şey olursa, sakın benim bulunduğum yeri kimseye gösterme! dedi.

Delikanlı, körleri, alaca hastalığına tutulmuş olanları kurtarır ve diğer hastalıkları da tedâvî ederdi. Padişahın o sıralarda kör olmuş bir yakını bunu duydu, değerli hediyelerle birlikte delikanlıya gitti ve:

Eğer beni tedâvî edersen, bütün bunlar senin olacak dedi.

Delikanlı:

Ben kendiliğimden kimseye şifâ veremem. Şifayı ancak Allah Teâlâ verir.Eğer sen Yüce Allah’a inanırsan, ben ona dua ederim, o da (dilerse) sana şifa verir, dedi.

Adam iman etti. Allah Teâlâ da ona şifa verdi. Adam eskiden olduğu gibi padişahın yanına gelip meclisteki yerini aldı.

Padişah:

Senin gözünü kim iyi etti? diye sordu. O da: Rabbim, dedi.

Bu defa Padişah:

Senin benden başka rabbin mi var? diye gürledi.

Adam:

Benim de senin de rabbin Allah Teâlâ’dır, dedi.

Bunun üzerine sinirlenen padişah adamı tutuklattı ve gencin yerini gösterinceye kadar ona işkence ettirdi. Sonuçta adam gencin yerini söyledi. Delikanlı getirildi. Padişah ona:

Delikanlı, demek senin sihirbazlığın körleri ve alacaları iyi edecek dereceye ulaşmış. Duydum ki sen epeyce işler yapıyormuşsun, öyle mi? diye sordu.

Delikanlı:

Hayır, ben kimseye şifa veremem. Şifa veren Allah Teâlâ’dır dedi.

Padişah delikanlıyı tutuklattı ve rahibin yerini gösterinceye kadar ona işkence ettirdi. Neticede râhip getirildi ve kendisine “dininden dön!” denildi. Râhip bu teklife yanaşmadı. Bunun üzerine padişah bir testere getirtip başının tam ortasından rahibi ikiye biçtirdi. Rahibin parçalarının her biri bir yana düştü. Sonra Padişahın adamı getirildi ona da “dininden dön!” denildi. Ancak o da kabul etmedi. Padişah onu da parçalarının her biri bir tarafa düşünceye kadar testere ile başının ortasından ikiye biçtirdi. Daha sonra delikanlı getirildi ve “dininden dön (yoksa öleceksin)” diye tehdid edildi, fakat delikanlı direndi. Padişah delikanlıyı adamlarından bir gruba teslim etti ve onlara şu tâlimatı verdi:

Bunu şu dağın tepesine çıkarın, dininden dönerse ne âlâ, değilse, aşağıya yuvarlayın gitsin.

Delikanlıyı götürdüler, dağın tepesine çıkardılar.

Delikanlı:

“Allahım, beni bunların elinden nasıl dilersen öylece kurtar!” diye dua etti. Bunun üzerine dağ sarsıldı ve onlar aşağı yuvarlandılar. Delikanlı sapasağlam yürüyerek padişahın yanına döndü. Padişah ona:

Yanındakiler ne oldu? dedi.

Delikanlı da :

Allah beni onların elinden kurtardı, dedi.

Bunun üzerine padişah, delikanlıyı adamlarından bir başka gruba teslim etti ve:

Bunu Kurkur denilen bir gemiye bindirip denizin ortasına götürün. Dininden dönerse ne âlâ, değilse, denize atın gitsin, dedi.

Delikanlıyı alıp götürdüler. O:

“Allahım, beni bunların elinden dilediğin şekilde kurtar!” diye dua etti.

Gemi içindekilerle beraber ala-bora oldu, hepsi boğuldu. Delikanlı sağ-sâlim padişahın yanına döndü.

Padişah onu görünce:

Yanındakiler ne oldu? diye sordu.

Delikanlı da:

Allah beni onların elinden kurtardı, dedi ve ilâve etti: Benim sana söyleyeceklerimi yapmadıkça beni öldüremezsin.

Padişah:

Neymiş onlar? dedi.

Delikanlı :

Halkı geniş bir meydanda topla. Beni de bir hurma kütüğüne bağla.Okdanlığımdan bir ok al, yayın tam ortasına koy. Sonra da “Delikanlının rabbinin adıyla de ve at. İşte ancak bunu yaparsan beni öldürebilirsin” dedi.

Padişah halkı geniş bir meydanda topladı. Delikanlıyı hurma kütüğüne bağladı. Sonra delikanlının sadağından bir ok aldı, yayına yerleştirdi. “Delikanlının rabbi olan Allah adıyla” deyip oku fırlattı. Ok, delikanlının şakağına isabet etti. Delikanlı elini şakağına koydu ve oracıkta öldü.

Bunun üzerine halk:

Biz, delikanlının rabbine iman ettik, dediler.

Daha sonra durumu padişaha ileterek:

Gördün mü çekindiğin şey nihâyet başına geldi; halk iman etti, dediler.

Bunun üzerine padişah, sokak başlarına büyük hendekler kazılmasını emretti. Hendekler ateşle doldurulmuştu.

Padişah:

Bu yeni dinden dönmeyen herkesi, zorla ateşe atın, (yahut “onları ateşe girmeye zorlayın”) dedi.

Emri yerine getirdiler. En sonunda kucağında çocuğu ile bir kadın geldi, bir ara ateşe girmemek ister gibi yaptı, sendeledi. Çocuk:

“Anneciğim, sık dişini, sabret, çünkü sen hak din üzeresin!” de(mek suretiyle annesini cesaretlendir)di.

Müslim, Zühd 73