Arama Sonuçları Ey Ebu

Hızlı Erişim Linki: https://www.hadisarabul.com/hadisbul/13508-Ey-Ebu/120

NoHadis MetniKaynak
14464

Ebû HurEyre (R) şöyle dedi: Ben PEygamber (S)'den işittim, şöyle buyuruyordu: "Sizden biriniz dişi kölesi zina ettiği, aka­binde de zinası (bEyyine, gebelik vEya ikrar ile) mEydana çıktığında, efendisi onu (hürrenin cezasının yarısı olan) hadd cezası olmak üze­re, değnekle kamçılasın. Ve onu değneklemeden sonra zinayı başına kakmasın. Sonra üçüncü defa zina eder ve zinası delille mEydana çı­karsa, artık efendisi onu kıldan bir ip karşılığında bile olsa satsın"

Buhari - KİTABU'L-BUYU' - 176
14308

Ebû HürEyre radıyallahu anh şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu alEyhi ve sellem’e bir adam geldi ve şöyle dedi:

Ey Allah’ın elçisi! Hangi sadakanın sevabı daha büyüktür?

PEygamber sallallahu alEyhi ve sellem de şöyle buyurdu:

“Güçlü-kuvvetliyken, sıhhatin yerindEyken, cimriliğin üzerinde, fakir düşmekten endişe etmektEyken, daha büyük zengin olmayı düşlerken verdiğin sadakanın sevabı daha büyüktür. (Bu işi) can boğaza gelip de “falana şu kadar”, “filana bu kadar” demEye bırakma. Zaten o mal vârislerden şunun vEya bunun olmuştur.”

Buhârî, Zekât 11, Vasâyâ 17; Müslim, Zekât 92
14309

Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu alEyhi ve sellem Uhud Savaşı’nda eline bir kılıç alıp:

“Bunu benden kim almak ister?” diye sordu.

Mücahidlerin her biri ellerini uzatıp:

“Ben, ben” diye cevap verdiler.

Nebi sallallahu alEyhi ve sellem bu defa:

“Hakkını vermek şartıyla onu kim alır?” buyurdu.

Bunun üzerine hemen herkes duraladı; fakat Ebû Dücâne radıyallahu anh:

Hakkını vermek şartıyla ben alıyorum! dedi, aldı ve onunla müşriklerin kellelerini ikiye ayırdı.
Müslim, Fezâilü’s-sahâbe 128
14311

Ebû HürEyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu alEyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Yedi (engellEyici) şEy(gelme)den önce iyi işler yapmakta acele ediniz. Yoksa gerçekten siz, unutturan fakirlik, azdıran zenginlik, (her şEyi) bozup perişan eden hastalık, saçma-sapan konuşturan ihtiyarlık, ansızın geliveren ölüm, gelmesi beklenen şEylerin en şerlisi Deccâl, belâsı en müthiş ve en acı olan kıyametten başka bir şEy mi beklediğinizi sanıyorsunuz?”

Tirmizî, Zühd 3
14463

ZEyd ibn Hâlid ve Ebû HurEyre (R) ikisi haber verdi­ler ki, kendileri Rasûlullah'tan işitmişlerdir: Rasûlullah'a, muhsan kılınmış hâldEyken zina yapmayı âdet eden bir cariyenin hükmünden sorulmuştu. Rasûlullah (S): "O cariyEye değnek cezası uygulayın. Son­ra yine zina ederse yine değnekleme cezası uygulayın. Sonra üçüncü yâhud dördüncü keresinde onu satınız" buyurdu

Buhari - KİTABU'L-BUYU' - 175
14312

Yine Ebû HürEyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu alEyhi ve sellem Hayber Savaşı’nda şöyle buyurdu:

“Bu sancağı, Allah’ı ve Resûlünü seven, Allah’ın fethi kendisine nasip edeceği bir yiğide vereceğim.”

Ömer radıyallahu anh demiştir ki, “Emirliği o günkü kadar hiçbir zaman arzu etmedim. Beni çağırır ümidiyle Resûlullah’a kendimi göstermEye çalıştım durdum. Resûlullah sallallahu alEyhi ve sellem Ali İbni Ebû Tâlib’i çağırdı, sancağı ona teslim etti ve şöyle buyurdu:

“Yürü, Allah fethi müyesser kılıncaya kadar sağa-sola bakınma!”

Ali derhal hareket etti, sonra durdu ve arkasına dönmeden (gözlerini hedeften ayırmadan) seslendi:

Ey Allah’ın elçisi, onlarla ne (yapmaları) için savaşayım?

PEygamber sallallahu alEyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Onlarla, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Resûlü olduğuna şehâdet getirmelerine kadar savaş. Bunu yaptıkları an, -dinin yasaklarını çiğnemedikçe- kanlarını ve mallarını senden korumuş olurlar. Asıl hesapları(nı görmek ise) Allah’a aittir.”
Müslim, Fezâilü’s-sahâbe 33. Ayrıca bk. Buharî, Fezâilü’l-ashâb 9
14313

Ebû HürEyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu alEyhi ve sellem, “Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur” dedi:

“Her kim (ihlâs ile bana kulluk eden) bir dostuma düşmanlık ederse, ben de ona karşı harb ilân ederim. Kulum kendisine farz kıldığım şEylerden, bence daha sevimli herhangi bir şEyle bana yakınlık kazanamaz. Kulum bana (farzlara ilâveten işlediği) nâfile ibadetlerle durmadan yaklaşır, nihayet ben onu severim. Kulumu sevince de (âdetâ) ben onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum. Benden her ne isterse, onu mutlaka veririm; bana sığınırsa, onu korurum.”

Buhârî, Rikak 38
14318

Ebû HürEyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu alEyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kuvvetli mü’min, (Allah katında) zayıf mü’minden daha hayırlı ve daha sevimlidir. (Bununla beraber) her ikisinde de hayır vardır. Sen, sana yararlı olan şEyi elde etmEye çalış. Allah’dan yardım dile ve asla acz gösterme. Başına bir şEy gelirse, “şöyle yapsaydım, böyle olurdu” diye hayıflanıp durma. “Allah’ın takdiri bu, O, ne dilerse yapar” de. Zira “eğer şöyle yapsaydım” sözü şEytanı memnun edecek işlerin kapısını açar.”

Müslim, Kader 34. Ayrıca bk. İbni Mâce, Mukaddime 10.
14319

Ebû HurEyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu alEyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Cehennem, nefse hoş gelen şEylerle kuşatılmış; cennet ise, nefsin istemediği şEylerle çepeçevre sarılmıştır.”

Buhârî, Rikak 28; Müslim, Cennet 1. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Sünnet 22; Tirmizî, Cennet 21; Nesâî, Eymân 3
14320

Ebû Abdullah HuzEyfe İbnü’l-Yemân radıyallahu anhümâ şöyle dedi:

“Bir gece PEygamber sallallahu alEyhi ve sellem’in arkasında namaz kıldım. Bakara sûresini okumaya başladı. Ben içimden herhalde yüz âyet okuyunca rükû eder, dedim. O yüz âyetten sonra da okumaya devam etti. Ben yine içimden bu sûre ile namazı bitirecek, dedim. O yine devam etti. Bu sûrEyi bitirip rükû eder dedim, etmedi. Nisâ sûresi’ne başladı; onu da okudu. Sonra Âl-i İmrân sûresi’ne başladı; onu da okudu. Ağır ağır okuyor, tesbih âyetleri gelince tesbih ediyor, dilek âyeti gelince dilekte bulunuyor, istiâze âyeti geçince Allah’a sığınıyordu. Sonra rükûa gitti. “Sübhâne rabbiye’l-azîm (büyük rabbimi tenzîh ederim)” demEye başladı. Rükûu da aşağı-yukarı ayakta durduğu kadar uzun oldu. Sonra “semiallâhu limen hamideh, rabbenâ leke’l-hamd (Allah, kendisine hamd edeni duyar, hamd yalnız sanadır Ey rabbimiz)” dedi ve kalktı. Hemen hemen rükûuna yakın uzunca bir süre ayakta durdu. Sonra secdEye vardı ve “sübhâne rabbiye’l-a’lâ (yüce rabbimi tenzih ederim)” dedi. Secdesini de aşağı-yukarı kıyâmı kadar uzattı.”

Müslim, Müsâfirîn 203