Arama Sonuçları O kadar

Hızlı Erişim Linki: https://www.hadisarabul.com/hadisbul/19478-O-kadar/550

NoHadis MetniKaynak
14411

Âişe (R) şöyle demiştir; Utbe ibnu Ebî Vakkas, karde­şi Sa'd ibnu Ebî Vakkas'a vasiyet edip:

— Zem'a'nın cariyesinin Oğlu (Abdurrahmân), benim sulbümdendir, Bu çOcuğu al, demiştir.

Âişe dedi ki: Mekke'nin fethi yılı Olup Mekke'ye varıldığında, Sa'd ibnu Ebî Vakkas bu çOcuğu yakaladı ve:

— Bu, kardeşim Utbe'nin Oğludur. Bunun nesebinin kendisine katılması hususunda bana vasiyet etmiştir, dedi.

Bunun zerine Abd ibnu Zem'a ayaklanıp:

— Bu, benim kardeşimdir; babamın cariyesinin Oğludur, baba­mın döşeği üstünde dOğmuştur, dedi.

Her iki taraf bu niza' ve husûmetlerini Peygamber'e sevk ettiler. Sa'd ibn Ebî Vakkas:

— Yâ Rasûlailah! Bu çOcuk, kardeşim Utbe'nin Oğludur. Nese­binin kendisine katılması hususunda bana vasiyette bulunmuştu, dedi.

Abd ibnu Zem'a da:

— Bu, benim kardeşimdir; babamın cariyesinin Oğludur, baba­mın döşeği üstünde dOğmuştur, dedi.

Rasûlullah (S):

—  "Yâ Abd ibne Zem'a! Bu (Abdurrahmân), senin (kardeşin)dir" buyurdu.

SOnra da:

—  "ÇOcuk döşek sahibinindir. Zina eden erkeğe de mahrumi­yet düşer" dedi.

SOnra Peygamber husûmet sebebi Olan bu çOcuğun sîmâca Utbe'ye benzediğini görerek eşi Şevde bintu Zem'a'ya hitaben:

—   "Ey Sevde! Bundan sOnra sen de bu Abdurrahmân'dan perdelen" buyurdu.

Artık bundan sOnra bu Abdurrahmân, Sevde Allah'a kavuşun­caya kadar, Sevde'yi açık Olarak görmemiştir

 
Buhari - KİTABU'L-BUYU' - 7
14407

Enes ibn Mâlik (R) şöyle dedi: Abdurrahmân ibn Avf Medine'ye geldi. Peygamber (S) Abdurrahmân ibn Avf ile Ensâr'lı Sa'd ibnu'r-Rabi arasında kardeşlik akdi kurdu. Sa'd zenginlik sa­hibi bir kimse Olduğundan, Abdurrahmân'a hitaben:

— Malımı yan yarıya seninle bölüşeyim, ve bir de seni evlendi­reyim, dedi.

Abdurrahmân da Sa'd'e:

— Allah sana ehlini ve malım bereketli kıhp mübarek eylesin. (Benim bunlara ihtiyâcım yOktur.) Siz bana çarşıya delâlet ediniz, dedi.

Akabinde çarşıya gidip bir mikdâr keş ve yağ kazancıyla döndü ve bu kârı ev halkına getirdi. Az bir zaman yâhud Allah'ın dilediği süre ikaamet ettik ki, Abdurrahmân, üzerinde (evlenenlere mahsûs Olan) sarı kOku bulaşığı Olduğu hâlde geldi. Peygamber (S):

—  "Bu, hâlin nedir?" dedi. Abdurrahmân:

—  Yâ Rasûlallah, ben Ensâr'dan bir kadınla evlendim, dedi. Rasûlullah:

— "O kadına ne kadar mehr verdin?" diye sOrdu. Abdurrahmân:

— Altından bir çekirdek yâhud bir çekirdek ağırlığı (yânî beş dir­hem) altın, dedi.

Bunun üzerine Peygamber:

—  "Bir kOyunla Olsun düğün yemeği yap" buyurdu

 
Buhari - KİTABU'L-BUYU' - 3
14406

Abdurrahmân ibnu Avf (R) şöyle demiştir:

Medîne'ye geldiğimiz zaman Rasûlullah (S) benimle Sa'd ibnu'r-Rabî' arasında kardeşlik kurmuştu. Bunun üzerine Sa'd ibnu'r-Rabî' (ben Abdurrahmân'a):

— Ben mal cihetiyle Ensâr'ın en zenginiyim. Bunun için malı­mın yarısını sana ayırıyOrum. Ve bak! îki kadınımın hangisini sever­sen senin için Ondan vazgeçer, Onu bOşarım. İddeti geçipde evlenme halâl Olduğu zaman Onunla evlenirsin, dedi.

Râvî dedi ki: Bu teklif üzerine Abdurrahmân, Sa'd'e:

— Benim bu hususta ihtiyâcım yOktur. İçinde ticâret yapılan bir çarşı var mı? dedi.

Sa'd:

—  Kaynukaa' kabilesinin çarşısı vardır, dedi.

Râvî dedi ki: Abdurrahmân sOnra Kaynukaa' çarşısına gitti. Sat­mak üzere keş ve yağ götürdü. SOnra çarşıya gidişleri arka arkaya devam etti. ÇOk geçmedi, Abdurrahmân Rasûlullah'ı ziyarete geldi. Üstünde (zifafa girenlere mahsûs Olan) sarı zağferân lekesi vardı. Ra­sûlullah (S) Ona:

—  "Evlendin mi?" diye sOrdu. Abdurrahmân:

—  Evet evlendim, dedi. Rasûlullah:

—  "Kimle evlendin?" dedi.

O da:

—  Ensâr'dan bir kadınla evlendim, dedi.

Rasûlullah:

—  "Ne kadar mehr verdin?" dedi.

Abdurrahmân:

— Bir çekirdek (yânî beş dirhem) ağırlığında altın yâhud altın­dan bir çekirdek verdim, dedi.

Bunun üzerine Peygamber (S) Abdurrahmân'a:

—  "Bir kOyun (kesmek sureti)le Olsun düğün yemeği yap!" bu­yurdu

Buhari - KİTABU'L-BUYU' - 2
14381

Bize Abdullah ibn Dînâr tahdîs etti. Ben Abdullah ibn Umer(R)'den işittim, Peygamber (S): "Bilâl gece vakti nida eder. Siz, îbnu Ümmi Mektûm' ezan Okuyuncaya kadar yiyiniz." buyur­muştur

14405

Bize Şuayb, ez-Zuhrî'den tahdîs etti. O şöyle demiştir:

Bana Saîd ibnu'l-Müseyyeb ve Ebû Seleme ibnu Abdirrahmân tah­dîs ettiler ki, Ebû Hureyre (R) şöyle demiştir: Sizler; Ebû Hureyre, Rasûlullah'tan hadîs rivayetini çOk yapıyOr diyOrsunuz ve yine sizler: Muhâcirler'in ve Ensâr'ın hâlleri nedir ki bunlar Rasûlullah'tan Ebû Hureyre'nin hadîs rivayet edişi gibi hadîs rivayet etmiyOrlar, diyOr­sunuz. Şu muhakkak ki Muhacir kardeşlerimiz çarşılarda alışveriş etmek meşgul ediyOrdu. Ben ise karın tOkluğuna karşılık Rasûuıllah'tan hiç ayrılmaz, dâima O'nunla beraber Olurdum. Bunun için Onla­rın bulunmadıkları zaman ben hâzır bulunur, Onlar unuttuklarında ben hafızamda tutar ezberlerdim. Ensâr'dan Olan kardeşlerimi de mallarındaki çalışmaları meşgul ediyOrdu. Ben ise Suffa fakirlerin­den Olan fakır bir kişi idim. Diğer sahâbîler hadîsleri unuturlarken, ben ezberimde tutar bellerdim. Muhakkak Rasûlullah (S) söylemek­te bulunduğu bir hadîs hakkında: "Ben şu makaalemi bitirinceye kadar elbisesini yayacak; sOnra da elbisesini kendine dOğru tOplayacak her kişi elbette benim söyleyeceğim sözleri kesin Olarak ezberleyecektir*' buyurmuştu. Bunun için ben hemen üzerimdeki renkli bezi Rasûlullah O makaalesini bitirinceye kadar yaydım, akabinde O bezi göğsü­me dOğru tOpladım. Artık sOnra Rasûlullah'ın bu kOnuşmalarından hiçbirşeyi unutmadım

Buhari - KİTABU'L-BUYU' - 1
14389

Bize Şu'be, Zubeyd'den; O da Sa'd ibn Ubeyde'den; O da Ebû Abdirrahmân'dan; O da Alî(R)'den şöyle tahdîs etti. Peygam­ber (S) bir asker birliği hazırlayıp başlarına bir adamı kumandan ta'yîn etti. YOlda Odun tOplatıp ateş yaktırdı da askerlere:

—  Bu ateşin içine girin! dedi.

Onlardan bir kısmı ateşe girmek istediklerinde, diğerleri:

—  Biz ateşten kaçıp Rasûlullah'a sığınmış kimseleriz! dediler. Seferden dönüşte bu hâdiseyi Peygamber'e zikrettiklerinde, Pey­gamber ateşe girmek isteyenler için:

—  "Eğer ateşe girmiş Olsalardı, kıyamet gününe kadar ateşten bir daha ayrılmazlardı" buyurdu.

Diğerlerine hitaben de:

—  "Ma'siyet hakkında kula itaat yOktur. îtâat ancak ma'rufta­dır (ma'kûl ve meşru' Olan emirler hakkındadır)" buyurdu

Hz. Alî
14398

Bize Şu'be tahdîs etti ki, Tevbe ibnu Keysân el-Anberî şöyle demiştir: eş-Şa'bî bana:

— Sen Hasen Basrî'nin Peygamber(S)'den hadîs rivayet ettiğini gördün mü? Ben İbn Umer'in meclisinde Ona yakın Olarak iki sene yâhud ikibuçuk sene kadar Oturdum da, ben İbn Umer'i şu hadîsten başka Peygamber'den hadîs tahdîs ederken işitmedim [27]: İbn Umer dedi ki: Peygamber'in sahâbîlerinden bâzı insanlar, içlerinde Sa'd ibn .Ebî Vakkas da var Olduğu hâlde, bir et yemeye giriştiler. Tam bu sırada Peygamber'in kadınlarından bir kadın O et yemeye girişen tOp­luluğa:

—  O et bir keler etidir! diye nida etti.

Bunun üzerine sahâbîler O eti yemekten kendilerini tuttular. Bu­nun üzerine Rasûlullah:

—  "Ondan yiyin yâhud Onu taam edin. Çünkü O halâldır -yâhud: "Onda sakınca yOktur"; râvî bu iki ta'bîrde şekk etmiştir- Lâkin ke­ler benim alışık Olduğum yiyeceklerimden değildir" buyurdu

 
eş-Şa'bî