Arama Sonuçları O Peygamber

Hızlı Erişim Linki: https://www.hadisarabul.com/hadisbul/37770-O-Peygamber/220

NoHadis MetniKaynak
14451

Câbir ibn Abdullah(R)'tan (şöyle demiştir): Ensâr'dan bir kadın Rasûlullah'a:

— Yâ Rasûlullah! Benim marangOz bir kölem vardır; senin için üzerine Oturacağın bir şey yaptırayım mı? dedi.

Rasûlullah:

—  "İstersen yaptır" buyurdu,

Râvî dedi ki: Bunun akabinde kadın, Rasûlullah için O minberi yaptırdı. Nihayet cuma günü Olunca Peygamber( S) yerine kOnulan O minber üzerine Oturdu. Akabinde daha önce yanında hutbe yapar Olduğu hurma kütüğü sayha çıkardı, hattâ kendi kendine yarılacaktı. Peygamber minberden indi, Onu eliyle tuttu ve Onu kucakladı. O sırada kütük susturulmakta Olan çOcuk gibi hafîf hafîf inliyOrdu. Ni­hayet kararlaşıp sustuktan sOnra Rasûlullah:

— "O, yanında edildiğini işitmekte Olduğu Zikru'llah için ağladı" buyurdu

Buhari - KİTABU'L-BUYU' - 47
14333

Enes radıyallahu anh şöyle dedi:

“Allah Teâlâ, Peygamber’in vefatından önce vahyi sıklaştırdı. Öyle ki Peygamber aleyhisselâm vahyin en sık geldiği bir sırada vefat etti.”

Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ân 1; Müslim, Tefsîr 2
14448

Enes ibn Mâlik (R) şöyle diyOrdu: Bir terzi yapmış Ol­duğu bir yemeğe Rasûlullah'ı da'vet etti. Enes ibn Mâlik dedi ki: Ben de Rasûlullah'ın beraberinde bu yemeğe gittim. Terzi Rasûlullah'a bir mikdâr ekmek, bir mikdâr çOrba yaklaştırdı. ÇOrbanın içinde ka­bak ve kuru et parçaları vardı. Yemek yerken Peygamber'i gördüm ki, yemek çanağının etrafından kabak araştırıyOrdu. Yine Enes: Ar­tık O günden i'tibâren ben kabağı sevmekten bir an ayrılmadım, dedi

Buhari - KİTABU'L-BUYU' - 44
14449

Ebû Hazım dedi ki: Ben Sehl ibn Sa'd(R)'dan işittim, şöyle dedi: Bir kadın Rasûlullah'a bir bürde getirdi. Sehl, yanındaki­lere hitaben:

— Bürde nedir bilir misiniz? diye sOrdu.    

Onlar tarafından:

— Şemle'dir, ihrâm'dır, diye cevâb verildi.

 Sehl dedi ki:

—  Evet, O henüz dOkunmuş (yeni tezgâhtan çıkmış) ve kenarı bile kesilmemiş bir kumaştı. Kadın: Yâ Rasûlullah! Bu bürdeyi ken­di elimle dOkudum, Onu sana giydireceğim, dedi. Peygamber bürde­yi, Ona bir ihtiyaclı Olarak aldı. SOnra Peygamber bu bürdeyi izâr yapıp giymiş Olduğu hâlde bizim yanımıza çıktı. TOpluluktan bir kim­se: Ya Rasûlallah, Onu bana giydir, dedi. Rasûlullah: Peki, diyerek mecliste Oturdu. SOnra hücresine döndü ve O bürdeyi çıkarıp dürdükten sOnra' istemiş Olan zâta yOlladı. Bunun üzerine mecliste bulunan ce­mâat O isteyen kimseye: Sen bu işi güzel yapmadın. Peygamber'in hiçbir isteyeni geri çevirmeyeceğini kat'î bildiğin hâlde, O'ndan bu bür­deyi istedin, diye serzeniş ettiler. O zât da: Vallahi ben Onu başka sebebden değil, ancak öleceğim günde benim kefenim Olması için is­tedim, dedi.

Sehl ibn Sa'd:

—  Hakîkaten bu bürde O zâtın kefeni Oldu, demiştir

Buhari - KİTABU'L-BUYU' - 45
14338

Ebû Zer radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre bazı insanlar:

Ey Allah’ın Resûlü! Zenginler bütün sevapları alıp götürüyOrlar. Zira bizler gibi namaz kılıyOr, bizler gibi Oruç tutuyOr ve ayrıca mallarının fazlasından da sadaka veriyOrlar, dediler. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah size sadaka verme imkânı bahşetmedi mi (sanıyOrsunuz)? Her tesbih sadaka, her tekbir sadaka, her tahmid sadaka, her tehlil sadakadır. İyiliği emretmek sadaka, kötülükten sakındırmak sadakadır. Hatta (her) birinizin eşiyle yatması bile sadakadır” buyurdu. Ey Allah’ın Resûlü, cinsel arzusunu tatmin eden birine bundan da mı sevap var? dediler. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: “Bu istek ve ihtiyacını haram yOldan giderseydi, günah Olmayacak mıydı? Helâl ve meşrû yOldan gidermesinde de elbette sevap vardır” buyurdu.
Müslim, Zekât 53, Mesâcid 142
14445

İbn Şihâb dedi ki: Bana Hüseyin'in Oğlu Alî haber ver­di ki, kendisine Alî'nin Oğlu Hüseyin şöyle haber vermiştir: Alî aleyhi's-selâm şöyle demiştir: Bedir gazasında ganîmetten payıma düşen bir devem vardı. Peygamber de ganimet malının beşte birinden bana bir deve vermiş idi. Rasûlullah'ın kızı Fâtıma aleyhi'sselâm ile evlenmek istediğim zaman Kaynukaa' Yahûdîleri'nden kuyumcu bir adamla, benimle beraber gidip ızhır Otu getirmek üzere va'dleştim. Getirdiği­miz ızhır Otunu kuyumculara satmayı ve bunun bedeliyle evlenme zi­yafetinin masrafı hususunda yardım istemeyi düşündüm.

Buhari - KİTABU'L-BUYU' - 41
14442

Ebû Cuhayfe'nin Oğlu Avn şöyle demiştir: Babam Ebû Cuhayfe'yi gördüm ki, O kan alıcı bir köle satın almıştı. SOnra Ebû Cuhayfe bu köleye emretti de, Onun kan alma âletleri kırıldı. Ben babamdan bu kırmayı sOrdum. O şöyle cevâb verdi: Peygamber (S) kö­pek bedelinden, kan alma ücretinden nehyetti. Döğün yapıcılıktan, döğünlenmekten, ribâ yiyiciliğinden ve ribâ yediricilikten de nehyet­ti. Suret yapıcı musavvire de la'net eyledi.

"Allah ribânın bereketini tamamen giderir, sadakaları ise artırır. Allah (haramı halâl tanımakta ısrar eden) çOk kâfir, çOk günahkâr hiçbir kimseyi sevmez" (ei-Bakara: 276).

Buhari - KİTABU'L-BUYU' - 38
14440

Âişe (R) şöyle demiştir: el-Bakara Sûresi'nin sOnundaki ribâ âyetleri indiği zaman Peygamber (S) bu âyetleri mescidde sahâbîlere karşı Okuyup tebliğ etti, sOnra da şarâb hususunda ticâre­ti haram kıldı

Buhari - KİTABU'L-BUYU' - 36
14441

Semure ibnu Cundeb (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) şöyle buyurdu: "Ben bu gece ru'yâmda iki kişi gördüm; Onlar bana geldiler, müteakiben Onlar beni düz bir yere çıkardılar. Birlikte yürüdük, nihayet kandan bir nehir üzerine geldik. O nehir içinde dikelmiş bir adam vardı. Nehrin kıyısında da bir adam vardı. Önünde bir takım taşlar vardı. Nehirdeki adam yüzerek sahile dOğru gelip çıkmak isteyince, sahildeki adam Onun çenesine bir taş atıyOr, nehirdekini eski yerine döndürüyOrdu. Çıkmak için sahile dOğru gelmeye her teşeb­büs ettikçe, sahildeki hemen Onun çenesine bir taş fırlatıyOr, O da es­ki yerine dönüyOrdu. Ben O iki meleğe:

— Bu nedir? dedim.

Meleklerden biri: . 

O nehirde gördüğün kimse ribâ yiyendir, dedi"

Buhari - KİTABU'L-BUYU' - 37
14439

Ebû Hureyre(R)'den: Peygamber (S) şöyle buyurdu: "Muhakkak insanlara Öyle bir zaman gelecek ki, O vakit kişi eline geçirdiği malı halâldan mı, yOksa haramdan mı kazandığını düşünmeye­cektir"

Buhari - KİTABU'L-BUYU' - 35