Arama Sonuçları yedi

Hızlı Erişim Linki: https://www.hadisarabul.com/hadisbul/42304-yedi/240

NoHadis MetniKaynak
14228

Ebû Abdurrahman Abdullah İbni Ömer İbni’l-Hattâb radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinlediğini söylemiştir:

“Sizden önce yaşayanlardan üç kişi bir yolculuğa çıktılar. Akşam olunca, yatıp uyumak üzere bir mağaraya girdiler. Fakat dağdan kopan bir kaya mağaranın ağzını kapattı. Bunun üzerine birbirlerine:

— Yaptığınız iyilikleri anlatarak Allah’a dua etmekten başka sizi bu kayadan

hiçbir şey kurtaramaz, dediler.

İçlerinden biri söze başlayarak:

—Allahım! Benim çok yaşlı bir annemle babam vardı. Onlar yemeklerini yemeden çoluk çocuğuma ve hizmetçilerime bir şey yedirip içirmezdim. Birgün hayvanlara yem bulmak üzere evden ayrıldım; onlar uyumadan önce de dönemedim. Eve gelir gelmez hayvanları sağıp sütlerini annemle babama götürdüğümde, baktım ki ikisi de uyumuş. Onları uyandırmak istemediğim gibi, onlardan önce ev halkının ve hizmetkârların bir şey yiyip içmesini de uygun görmedim. Süt kabı elimde şafak atana kadar uyanmalarını bekledim. Çocuklar etrafımda açlıktan sızlanıp duruyorlardı. Nihayet uyanıp sütlerini içtiler.

Rabbim! Şayet ben bunu senin rızânı kazanmak için yapmışsam, şu kaya sıkıntısını başımızdan al! diye yalvardı. Kaya biraz aralandı; fakat çıkılacak gibi değildi.

Bir diğeri söze başladı:

—Allahım! Amcamın bir kızı vardı. Onu herkesten çok seviyordum. (Bir başka rivayete göre: Bir erkek bir kadını ne kadar severse, ben de onu o kadar seviyordum). Ona sahip olmak istedim. Fakat o arzu etmedi. Bir yıl kıtlık olmuştu. Amcamın kızı çıkıp geldi. Kendisini bana teslim etmek şartıyla ona 120 altın verdim. Kabul etti. Ona sahip olacağım zaman (bir başka rivâyete göre: Cinsî münasebete başlayacağım zaman) dedi ki: Allah’tan kork! Dinin uygun görmediği bir yolla beni elde etme! En çok sevip arzu ettiğim o olduğu halde kendisinden uzaklaştım, verdiğim altınları da geri almadım.

Allahım! Eğer ben bu işi senin rızânı kazanmak için yapmışsam, başımızdaki sıkıntıyı uzaklaştır, diye yalvardı. Kaya biraz daha açıldı; fakat yine çıkılacak gibi değildi.

Üçüncü adam da:

—Allahım! Vaktiyle ben birçok işçi tuttum. Parasını almadan giden biri dışında hepsinin ücretini verdim. Ücretini almadan giden adamın parasını çalıştırdım. Bu paradan büyük bir servet türedi. Birgün bu adam çıkageldi. Bana: —Ey Allah kulu! Ücretimi ver, dedi. Ben de ona:

—Şu gördüğün develer, sığırlar, koyunlar ve köleler senin ücretinden türedi, dedim. Adamcağız:

—Ey Allah kulu! Benimle alay etme, deyince, seninle alay etmiyorum, diye cevap verdim. Bunun üzerine o, geride bir tek şey bırakmadan hepsini önüne katıp götürdü.

Rabbim! Eğer bu işi sırf senin rızânı kazanmak için yapmışsam, içinde bulunduğumuz sıkıntıdan bizi kurtar, diye yalvardı. Mağaranın ağzını tıkayan kaya iyice açıldı; onlar da çıkıp gittiler.

Buhârî, Büyû` 98, İcâre 12, Hars ve’l-müzârea 13, Enbiyâ’ 53, Edeb 5; Müslim, Zikir 100
14474

Müminlerin emîri Ebû Hafs Ömer b. Hattâb b. Nüfeyl b. Abdüluzzâ b. Riyâh
b. Abdullah b. Kurt b. Rezâh b. Adî b. Ka’b b. Lüey b. Gâlib el-Kureşî el-Adevî,
Resûlullah’ın şöyle dediğini işittiğini nakletmiştir:
Ameller niyetlere göredir. Herkes sadece niyetinin karşılığını alır. Kim Allah’a
ve Resûlü’ne hicret ederse o, (gerçekten) Allah’a ve Resûlü’ne hicret etmiş
olur. Kim de erişeceği bir dünyalık veya evleneceği bir kadından dolayı hicret
ederse hicreti, hicretine sebep olan şeyedir.

B1 Buhârî, Bed’ü’l-vahy, 1; M4927 Müslim, İmâre, 155
14262

Enes İbni Mâlik radıyallahu anh şöyle dedi:

Ebû Talha radıyallahu anh’ın hasta bir erkek çocuğu vardı. Ebû Talha evde değilken çocuk öldü. Eve döndüğü zaman:

“Oğlumun durumu nedir?” diye sordu.

Çocuğun annesi Ümmü Süleym:

O şimdi eskisinden daha rahat, dedi. Akşam yemeğini hazırlayıp getirdi.Ebû Talha yemeğini yedi sonra da hanımıyla yattı. Daha sonra hanımı ona “Çocuğu defnediniz” dedi.

Ebû Talha sabahleyin Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e gitti ve olup biteni anlattı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:

“Bu gece ilişkide bulundunuz mu?” diye sordu.

Ebû Talha:

Evet, dedi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: “Allahım, bu ikisine mübârek kıl” diye dua etti.

(Zamanı gelince) Ümmü Süleym bir erkek çocuk doğurdu. Ebû Talha bana:

“Çocuğu al, Peygamber’e götür” dedi. Ümmü Süleym de bir miktar hurmaverdi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: “Çocuğun yanında herhangi bir şey var mı?” diye sordu. Ben: Evet, bir kaç hurma var, dedim. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hurmaları ağzına alıp çiğnedi. Sonra çıkarıp çocuğun ağzına koydu ve damağını hafifçe oğdu, adını da Abdullah koydu.

Buhâri, Cenâiz 42, Akîka 1; Müslim, Edeb 23; Fezâilü’s-sahâbe 107

Buhârî’nin bir rivayetine göre Süfyân İbni Uyeyne; “Ensardan bir kişi (İbâye İbni Rifa’a) Abdullah’ın dokuz çocuğunu gördüğünü, hepsinin de Kur’an’ı okuyan ve mânasını anlayan kimseler olduğunu söylemiştir.” Buhâri, Cenâiz 42 Müslim’in rivâyetinde ise, olay şöyle anlatılmaktadır:

Ebû Talha’nın, Ümmü Süleym’den olma bir oğlu vefat etti. Ümmü Süleym, ev halkına:

Ebû Talha’ya ben haber vermedikce, oğlu hakkında hiç biriniz bir şey söylemeyiniz! diye tenbihledi. Sonra Ebû Talha eve geldi. Ümmü Süleym akşam yemeğini getirdi. Ebû Talha yemeğini yedi. Yemekten sonra Ümmü Süleym, eskiden olduğundan daha güzel süslendi. O da hanımıyla yattı. Ebû Talha’nın karnı doyup tatmin olduğunu görünce Ümmü Süleym ona: Ey Ebû Talha, bir millet, bir aileye emânet bir şey verseler de, sonra emânetlerini isteseler, iade etmeyebilirler mi, ne dersin? dedi.

Ebû Talha:

Hayır, (vermemezlik edemezler) dedi.

Ümmü Süleym:

O halde oğlunu geri alınmış böyle bir emânet bil, dedi.

Ebû Talha kızdı ve:

Mademki öyle, niçin hiç bir şey olmamış gibi davrandın? Şimdi de tutmuş,oğlumun durumunu bana haber veriyorsun, öyle mi? dedi. Derhal kalkıp Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gitti ve olanı biteni olduğu gibi haber verdi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Geçen gecenizi Allah hakkınızda bereketli kılsın” buyurdu.

Ümmü Süleym hâmile kaldı.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir sefere çıkmıştı. Ümmü Süleym de bu sefere iştirak etmişti. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem seferden döndüğünde Medine’ye gece girmezdi. Medine’ye yaklaştıklarında Ümmü Süleym’i doğum sancıları tuttu. Bu sebeple Ebû Talha onun yanında kaldı, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yoluna devam etti. Ebû Talha şöyle demeye başladı:

Rabbim! Sen çok iyi bilirsin ki ben, Resûlün ile beraber Medine’den çıkmaktan, onunla beraber Medine’ye girmekten son derece memnun olurum. Fakat bu defa bildiğin sebepten takılıp kaldım.

Bunun üzerine Ümmü Süleym:

Ebû Talha! Şimdi artık sancım kalmadı. Sen git, dedi.

(Enes diyor ki) Biz yolumuza devam ettik. Medine’ye geldiklerinde Ümmü Süleym’i yine doğum sancısı tuttu ve bir erkek çocuk doğurdu. Annem (Ümmü Süleym) bana:

Enes, bu çocuğu sen sabahleyin Resûlullah’a götürmeden kimse emzirmesin, dedi. Sabahleyin ben çocuğu alıp Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e götürdüm. Resûlullah’ın elinde bir dağlama âleti vardı. Beni görünce: Herhalde Ümmü Süleym doğum yaptı, buyurdular. Evet, dedim. Hemen elindeki dağlama âletini bıraktı. Ben de çocuğu kucağına verdim. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Medine’ye has acve hurmasından bir tane istedi. Onu ağzında iyice çiğnedi, sonra da çocuğun ağzına çaldı. Çocuk yalanmaya başladı. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

“Medinelilerin hurma sevgisine bakın!” buyurdu. Çocuğun yüzünü okşadı ve ona Abdullah adını verdi.

Buhâri, Cenâiz 42, Akîka 1; Müslim, Edeb 23; Fezâilü’s-sahâbe 107
14468

Ebû Cuhayfe'nin oğlu Avn haber verip şöyle demiş­tir: Ben babam Ebû Cuhayfe'nin kan alma tedavisi yapan bir köle satın aldığını gördüm. (Ebû Cuhayfe emretti de bunun âletleri kırıl­dı.) Ben babama bu kan alma âletlerinin kırılma sebebini sordum. Babam: Rasûlullah (S) kan alma bedelinden, köpek bedelinden, ka­dın kölenin (haram olan) kazancından nehyetti. Ve yine Rasûlullah döğme yaptırana, ribâ yiyiciye, ribâ kazancı yedincisine la'net etti; suret yapan musavvir kişiye de la'net etti, dedi

Buhari - KİTABU'L-BUYU' - 180
14466

Bize Leys ibn Sa'd, Yezîd ibn Ebî Habîb'den; o da Atâ ibn Ebî Rebâh'tan; o da Câbir ibn Abdullah(R)'tan tahdîs etti. Câbir, Rasülullah (S), Mekke Fethi senesinde Mekke'de iken, şöyle buyururken işitmiştir:

—  "Şübhesiz Allah ve Rasûlü şarâbın, meytenin, domuzun, sa­nemlerin satışını haram kıldı" buyurdu.

Rasûlullah'a:

— Yâ Rasûlallah! Murdar ölen hayvanın iç yağları hakkında ne dersiniz? Murdar ölen hayvanların iç yağları ile gemiler cilalanır, de­riler yağlanır, onunla insanlar (mum yapıp) ışıklanır? diye soruldu.

Rasülullah:

—  "Hayır, murdar yağı satmayınız. Bu satış haramdır"buyurdu. Bundan sonra Rasülullah "Bu satış haramdır" sözünü söyledi­ği zaman:

—  "Allah Yahudiler'e la'net etsin! Allah murdar ölen hayva­nın iç yağlarını haram kıldığı zaman onlar bu yağı eritip güzelleştirdiler, sonra onu sattılar da parasını yediler" buyurdu.

Ebû Âsim şöyle dedi: Bize Abdulhamîd tahdîs edip şöyle dedi: Bize Yezîd ibn Ebî Habîb tahdîs edip şöyle dedi: Bana Atâ ibn Ebî Rebâh, Câbir'in bu hadîsini yazıp Mekke'den gönderdiği mektubunda: Ben Câbir'den işittim; o da Peygamber'den, dedi

Buhari - KİTABU'L-BUYU' - 178
14311

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

yedi (engelleyici) şey(gelme)den önce iyi işler yapmakta acele ediniz. Yoksa gerçekten siz, unutturan fakirlik, azdıran zenginlik, (her şeyi) bozup perişan eden hastalık, saçma-sapan konuşturan ihtiyarlık, ansızın geliveren ölüm, gelmesi beklenen şeylerin en şerlisi Deccâl, belâsı en müthiş ve en acı olan kıyametten başka bir şey mi beklediğinizi sanıyorsunuz?”

Tirmizî, Zühd 3
14456

Ebû Hureyre(R)'den (şöyle demiştir): Rasûlullah (S) şöyle buyurdu: "Allah Yahûdîler'e la'net etsin. Onlara iç yağlar ha­ram kılındı da onlar bu yağları sattılar ve bedellerini yediler".

Ebû Abdillah el-Buhârî dedi ki: "Kaatelehumullâhu", "Allah on­lara la'net etsin" demektir. Çünkü "Katıle'l-harrâsûn", "Kahrolsun o koyu yalancılar" (ez-zâriyât: ıo) ma'nâsınadır

Buhari - KİTABU'L-BUYU' - 167
14442

Ebû Cuhayfe'nin oğlu Avn şöyle demiştir: Babam Ebû Cuhayfe'yi gördüm ki, o kan alıcı bir köle satın almıştı. Sonra Ebû Cuhayfe bu köleye emretti de, onun kan alma âletleri kırıldı. Ben babamdan bu kırmayı sordum. O şöyle cevâb verdi: Peygamber (S) kö­pek bedelinden, kan alma ücretinden nehyetti. Döğün yapıcılıktan, döğünlenmekten, ribâ yiyiciliğinden ve ribâ yediricilikten de nehyet­ti. Suret yapıcı musavvire de la'net eyledi.

"Allah ribânın bereketini tamamen giderir, sadakaları ise artırır. Allah (haramı halâl tanımakta ısrar eden) çok kâfir, çok günahkâr hiçbir kimseyi sevmez" (ei-Bakara: 276).

Buhari - KİTABU'L-BUYU' - 38
14359

Enes İbni Mâlik radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Allah Teâlâ, yemek yedikten veya bir şey içtikten sonra kendisine hamdeden kuldan hoşnut olur.”

Müslim, Zikir 89. Ayrıca bk, Tirmizî, Et’ime 18
14366

Ebû Cühayfe Vehb İbni Abdullah radıyallahu anh şöyle dedi:

Nebî sallallahu aleyhi ve sellem, Selmân ile Ebü’d-Derdâ’yı kardeş yapmıştı. Bu sebeple Selmân, Ebü’d-Derdâ’yı ziyaret ederdi. Bir ziyaret esnasında onun hanımı Ümmü’d-Derdâ’yı oldukça eskimiş elbiseler içinde gördü. Ona:

Bu halin ne? diye sorunca, kadın: Kardeşin Ebü’d-Derdâ dünya malı ve zevklerine önem vermez, dedi. O esnada Ebü’d-Derdâ eve geldi ve hazırlattığı yemeği Selmân’a ikram edip: Buyurun, yemeğinizi yiyin, ben oruçluyum, dedi. Selmân: Sen yemedikçe ben de yemem, diye karşılık verdi. Bunun üzerine Ebü’dDerdâ sofraya oturup yemek yedi. Gece olunca Ebü’d-Derdâ teheccüd namazı kılmaya hazırlandı. Selmân ona: Uyu dedi. Ebü’d-Derdâ uyudu, bir müddet sonra tekrar kalkmaya davrandı.Selmân yine: Uyu, diyerek onu kaldırmadı. Gecenin sonlarına doğru Selmân: Şimdi kalk, dedi ve her ikisi birlikte namaz kıldılar. Sonra Selmân, Ebü’dDerdâ’ya şöyle dedi: Senin üzerinde Rabbinin hakkı vardır, nefsinin hakkı vardır, ailenin hakkıvardır. Hak sahiplerinin her birine haklarını ver.

Sonra Ebü’d-Derdâ, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’ e gidip olup biteni anlattı. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem:

– “Selmân doğru söylemiş” buyurdu

Buhârî, Savm 51, Edeb 86.