Arama Sonuçları bulu p

Hızlı Erişim Linki: https://www.hadisarabul.com/hadisbul/49858-bulu-p/170

NoHadis MetniKaynak
14268<p>Abdullah İbni Abbâs radıyallahu anhümâ şöyle dedi:p> <p>Uyeyne İbni Hısn (Medine’ye) geldi ve yeğeni Hurr İbni Kays’a misafir oldu. Hurr, Hz. Ömer’in danışma meclisi üyelerindendi. Zaten genç olsun yaşlı olsun âlimler (kurrâ), Hz. Ömer’in danışma meclisinde bulunurlardı. Bu sebeple Uyeyne, yeğeni Hurr İbni Kays’a:p> Yeğenim, senin devlet başkanı yanında önemli bir yerin vardır. Beni kendisiyle görüştür, dedi. <p>Hurr, Ömer’den izin aldı. Uyeyne Ömer’in yanına girince:p> Ey Hattâb oğlu, Allah’a yemin ederim ki, bize fazla bir şey vermiyorsun.Aramızda adâletle de hükmetmiyorsun, dedi. <p>Ömer hiddetlendi, Uyeyne’ye ceza vermek istedi.p> <p>Bunun üzerine Hurr:p> Ey Müminlerin emiri, Allah, peygamberine “Affı seç, iyiliği emret, cahilleri cezalandırmaktan vazgeç!” buyurdu. Benim bu amcam da câhillerdendir, dedi. <p>Allah’a yemin ederim ki, Hurr bu âyeti okuyunca Ömer, Uyeyne’yi cezalandırmaktan vazgeçti. Zaten Ömer, Allah’ın kitabına son derece bağlı idi.p> Buhârî, Tefsîru sûre (7), 5, İ’tisâm 2
14271<p>Ebû İbrahim Abdullah İbni Ebû Evfâ radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, düşmanla karşılaştığı gazalardan birinde Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem güneş tepe noktasından batıya doğru meyledinceye kadar bekledi, sonra kalktı ve:p> <p>- “Ey müslümanlar! Düşmanla karşılaşmayı arzu etmeyiniz; Allahtan âfiyet dileyiniz. Fakat düşmanla karşılaşınca da sabrediniz ve biliniz ki, cennet kılıçların gölgesi altındadır” buyurdu. Sonra Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dua etti:p> <p>“Ey kitab’ı (Kur’an’ı) indiren, bulutları gökyüzünde gezdiren ve düşman saflarını darmadağın eden Allahım, şu düşmanı perişan et ve bizi onlara karşı muzaffer kıl!”p> Buhârî,Cihâd 112; Müslim, Cihâd 20
14470 <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">eş-Şa'bî şöyle demiştir: Ben Adiyy ibn Hâtim'den sor­dum. O da: Ben Rasûlullah(S)'tan mi'râdla avlanmanın hükmünü sor­dum:p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">—  "Mi'râdın keskin tarafını isabet ettirdiğin zaman onu ye! Mi'râdın enli tarafını isabet ettirdiğinde bununla avı öldürdüysen, işte bu vekîzdir, artık onu yeme!" buyurdu.p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">(Adiyy dedi ki:)p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">—  Ben köpeğimi av üzerine salarım, dedim. Rasûlullah:p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">—  "Av köpeğini Besmele çekerek salıverdiğin zaman o avın eti­ni ye!" buyurdu.p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">Ben:p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">— Bu av köpeği avı tuttuktan sonra yerse? diye sordum. Rasûlullah:p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">—  "Bu hâlde yeme! Çünkü köpek avı senin için tutmamıştır, ancak kendi nefsi için tutmuştur" buyurdu.p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">Ben:p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">— Ben köpeğimi av yüzerine gönderiyorum da onun yanında başka bir köpek buluyorum? dedim.p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">Rasûlullah:p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">—  "O zaman o avdan yeme. Çünkü sen ancak kendi köpeğin üzerine Besmele çektin, diğer köpek üzerine Besmele çekmedin!" bu­yurdup> Buhari - KITABU'Z-ZEBAIH VE'Ş-SAYD - 2
14277<p>Ebû Hâlid Hakîm İbni Hizâm radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:p> <p>“Satıcı ve alıcı (söz kesip) pazarlığı bitirdikten sonra birbirlerinden ayrılmadıkça alış-verişi bozup bozmamakta serbesttirler. Eğer onların her biri karşılıklı olarak doğru söyler (mal ile paranın durumunu olduğu gibi) açıklar ise, alış-verişleri bereketli olur. Yok eğer gizler ve yalan beyânda bulunurlarsa, alış-verişlerinin bereketi kalmaz.”p> Buhârî, Büyû’ 19, 22, 44, 46; Müslim, Büyû’ 47. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Büyû’ 1; Tirmizî, Büyû’ 6, 26; Nesâî, Büyû’ 4, 8, 11
14278<p>Ömer İbnü’l-Hattâb radıyallahu anh şöyle dedi:p> <p>Bir gün Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda bulunduğumuz sırada, elbisesi beyaz mı beyaz, saçları siyah mı siyah, yoldan gelmiş bir hali olmayan ve içimizden kimsenin tanımadığı bir adam çıkageldi. peygamber’in yanına sokuldu, önüne oturdu, dizlerini peygamber’in dizlerine dayadı, ellerini (kendi) dizlerinin üstüne koydu ve:p> Ey Muhammed, bana İslâm’ı anlat! dedi. <p>Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:p> “İslâm, Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın resûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı (tastamam) vermen, ramazan orucunu (eksiksiz) tutman, yoluna güç yetirebilirsen Kâbe’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdu. Adam: Doğru söyledin dedi. Onun hem sorup hem de tasdik etmesi tuhafımıza gitti. Adam: Şimdi de imanı anlat bana, dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine iman etmendir” buyurdu. <p>Adam tekrar:p> Doğru söyledin, diye tasdik etti ve: peki ihsan nedir, onu da anlat, dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İhsan, Allah’a onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdu. <p>Adam yine:p> Doğru söyledin dedi, sonra da: Kıyâmet ne zaman kopacak? diye sordu. <p>peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:p> “Kendisine soru yöneltilen, bu konuda sorandan daha bilgili değildir” cevabını verdi. <p>Adam:p> O halde alâmetlerini söyle, dedi. <p>Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:p> “Annelerin, kendilerine câriye muamelesi yapacak çocuklar doğurması, yalın ayak, başı kabak, çıplak koyun çobanlarının, yüksek ve mükemmel binalarda birbirleriyle yarışmalarıdır ” buyurdu. <p>Adam, (sessizce) çekip gitti. Ben bir süre öylece kalakaldım. Daha sonra peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:p> “Ey Ömer, soru soran kişi kimdi, biliyor musun?” buyurdu. Ben: Allah ve Resûlü bilir, dedim. <p>Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:p> “O Cebrâil’di, size dininizi öğretmeye geldi” buyurdu. Müslim, Îmân 1, 5. Ayrıca bk. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16; Nesâi, Mevâkît 6; İbni Mâce, Mukaddime, 9
14469 <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">Adiyy ibn Hatim (R) şöyle demiştir: Ben peygamber(S)'e mi'râd avını sordum. peygamber:p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">—  "Okun sivri tarafı isabet eden avı ye! Okun enli tarafı isabet eden avı yeme! Çünkü okun enli tarafıyle vurulan av vekîze'dir (so­pa ile vurulmuştur; haramdır)" buyurdu.p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">Ben peygamber'e köpekle yapılan avın hükmünü de sordum. pey­gamber şöyle buyurdu:p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify">—  "Köpeğin senin için tuttuğu (ve muhafaza ettiği) avı ye! Çünkü köpeğin avı yakalayıp tutması şer'î kesimdir. Eğer köpeğin avı yaka­layıp öldürmüş ise ve kendi köpeğinin veya köpeklerinin yanında başka bir köpek de bulursan ve bu sebeble yabancı köpeğin kendi köpeğin ile birlikte avı yakalayıp öldürmüş olmasından endişelenirsen, bu hâlde o avı yeme! Çünkü senin ava salıverirken çektiğin Besmele kendi kö­peğine âiddir, başka köpek için değildir"p> Buhari - KITABU'Z-ZEBAIH VE'Ş-SAYD - 1
14280<p>Abdullah İbni Abbas radıyallahu anhümâ’dan nakledildiğine göre şöyle demiştir:p> <p>Bir gün Hz. peygamber’in terkisinde bulunuyordum. Bana:p> <p>“Yavrucuğum, sana bazı kaideler öğreteyim” dedi ve şöyle buyurdu: “Allah’ın buyruklarını gözet ki, Allah da seni gözetip korusun. Allah’ın (rızâsını) her işte önde tut, Allah’ı önünde bulursun. Bir şey isteyeceksen Allah’tan iste. Yardım dileyeceksen, Allah’tan dile! Ve bil ki, bütün bir ümmet toplanıp sana fayda temin etmeye çalışsalar, ancak Allah’ın senin için takdir ettiği faydayı temin edebilirler. Yine eğer bütün ümmet, sana zarar vermeye kalksalar, ancak Allah’ın senin hakkında takdir ettiği zararı verebilirler. Çünkü artık kaderi yazan kalem yazmaz olmuş, yazıları değişmeyecek şekilde kesinleşmiştir. (Bundan sonra takdirde herhangi bir değişiklik söz konusu değildir.) Tirmizî, Kıyâmet 59p> <p>Tirmizî dışında bir rivayette de (Ahmed İbni Hanbel, Müsned, I, 307) şöyle buyurulmaktadır: “Allah’ın emir ve yasaklarını gözet, O’nu önünde bulursun. Bolluk içindeyken (emirlerine bağlı kalmakla) sen Allah’ı tanı ki O da darlığa düşünce (kurtarmak suretiyle) seni tanısın. Bil ki senin hakkında yazılmamış olan şey başına gelmez. Sana takdir edilen de seni atlayıp (başkalarına) gitmez. Bil ki zafer sabırla, sevinç üzüntüyle, kolaylık da zorlukla birliktedir.”p> Tirmizî, Kıyâmet 59
14284<p>Ebû Ya’lâ Şeddâd İbni Evs radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:p> <p>“Akıllı kişi, nefsine hâkim olan ve ölüm sonrası için çalışandır. Âciz kişi de, nefsini duygularına tâbi kılan ve Allah’tan dileklerde bulunup duran (bunu yeterli gören) dır”p> Tirmizî, Kıyâmet 25. Ayrıca bk. İbni Mace, Zühd 31
14292<p>Abdullah İbni Abbas radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:p> <p>“(Geçmiş) ümmetler bana gösterildi. peygamber gördüm, yanında üçbeş kişilik küçük bir grup vardı. peygamber gördüm, yanında bir iki kişi bulunuyordu. Ve peygamber gördüm, yanında kimsecikler yoktu. Bu arada önüme büyük bir kalabalık çıktı. Kendi ümmetim sandım. Bana ‘Bunlar Mûsâ’nın ümmetidir, sen ufka bak!’ dediler. Baktım; (çok) büyük bir karaltı. ‘İşte bunlar senin ümmetindir. İçlerinden hesapsız-azabsız cennete girecek yetmiş bin kişi vardır’ dediler.”p> <p>(İbni Abbas diyor ki) Söz buraya gelince peygamber aleyhisselâm kalkıp evine gitti. Oradaki sahâbîler bu hesapsız-azabsız cennete girecek yetmiş bin kişinin kimler olabileceği hakkında konuşmaya başladılar: Kimileri, “Bunlar peygamberin sohbetinde bulunanlar olmalıdır” derken, kimileri, “Bunlar İslâm geldikten sonra doğup, şirki tanımamış olanlardır” dediler. Daha başka birçok görüş ileri sürenler oldu.p> <p>Onlar bu meseleyi tartışırken peygamber aleyhisselâm çıkageldi.p> “Ne hakkında konuşuyorsunuz?” diye sordu. Hesapsız-azabsız cennete gireceklerin kim oldukları hakkında konuşuyoruz, dediler. <p>Bunun üzerine Nebi sallallahu aleyhi ve sellem:p> “Onlar büyü yapmayan, yaptırmayan, uğursuzluğa inanmayan ve Rablerine güvenenlerdir” buyurdu. <p>Ukkâşe İbni Mihsan yerinden fırladı ve:p> Beni de onlardan kılması için Allah’a dua et (Yâ Resûlallah)! dedi. <p>peygamber aleyhisselâm da:p> “Sen onlardansın!” buyurdu. Sonra bir başka kişi daha kalktı ve: Beni de onlardan kılması için dua buyur, dedi. <p>peygamber aleyhisselâm bu defa:p> “Fırsatı değerlendirmekte Ukkâşe senden önce davrandı” buyurdu. Buhârî, Tıb 1, Rikak 50, Libâs 18; Müslim, Îmân 374. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyâmet 16
14296<p>Câbir İbni Abdullah radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre o, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte Necid taraflarında bir gazvede bulunmuştu. Dönüşte Resûlullah ile birlikteydi. Öğle vakti ağaçlık, çalılık bir vadiye geldiklerinde Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem orada mola vermiş, mücâhidler ağaçlar altında gölgelenmek üzere çevreye dağılmışlardı. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ise, semure denilen sık yapraklı bir ağaç altında istirahate çekilmiş kılıcını da ağaca asmıştı.p> <p>(Câbir dedi ki:) birazcık (uyku) kestirmiştik ki, Resûlullah’ın bizi çağırdığını işittik ve hemen yanına koştuk. Bir de baktık, Resûlullah’ın yanında (müşriklerden) bir bedevi, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:p> “Ben uyurken bu bedevi kılıcımı almış, uyandığımda kılıç kınından sıyrılmış vaziyette bunun elindeydi. Bana: Seni benim elimden kim koruyup kurtaracak? dedi. Ben de üç defa: <p>– “Allah” cevabını verdim.p> <p>(Câbir diyor ki) Resûlullah adamı cezalandırmamıştı, yanında oturuyordu.p> <p>Buhârî, Cihâd 84, 87, Meğâzî 31, 32; Müslim, Fezâil 13, 14, Müsâfirîn 311p> <p>(Buhârî’deki) bir başka rivayette (bk. Meğâzî 31) Câbir radıyallahu anh şöyle demiştir:p> <p>Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte zâtü’r-rikâ’ denilen gazvede bulunuyorduk. Gölgeli bir ağaç bulduğumuzda onu Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e bırakmayı âdet edinmiştik. (Bu defa da öyle yaptık.) Ancak müşriklerden bir adam gelerek Resûlullah’ın (ağaçta asılı olan) kılıcını alıp çekmiş ve:p> Benden korkuyor musun? diye seslenmiş. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem: “Hayır” cevabını vermiş. Adam: peki seni benim elimden kim kurtaracak? demiş. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de “Allah” buyurmuştur. <p>Ebû Bekir el-İsmâîlî’nin “Sahîh”inde yer alan bir rivâyette olayın bundan sonraki kısmı şöyle anlatılmaktadır:p> <p>Adam:p> Seni benim elimden kim kurtarır? dedi. <p>Nebi sallallahu aleyhi ve sellem:p> “Allah” cevabını verdi. Bunun üzerine adamın elinden kılıç düştü. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kılıcı aldı ve: peki şimdi seni benim elimden kim kurtaracak? buyurdu. Adam: İyi bir cezalandırıcı ol! dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah’tan başka ilâh olmadığını ve benim Allah’ın elçisi olduğumu kabul ve itiraf eder misin?” dedi. <p>Adam:p> Hayır, kabul etmem. Ancak seninle çarpışmamaya, seninle savaşacak herhangi bir topluluk içinde bulunmamaya söz veririm, dedi. <p>Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem adamı serbest bıraktı. O da arkadaşlarının yanına döndü ve onlara:p> En hayırlı kişinin yanından geliyorum, dedi. Buhârî, Cihâd 84, 87, Meğâzî 31, 32; Müslim, Fezâil 13, 14, Müsâfirîn 311