Arama Sonuçları İşte siz

Hızlı Erişim Linki: https://www.hadisarabul.com/hadisbul/55495-Iste-siz/100

NoHadis MetniKaynak
14431

ez-Zubeyr ibnu'l-Avvâm (R) şöyle demiştir: Peygam­ber (S): "Yemîn ederim ki, sizden birinizin iplerini alması, insanlar­dan istemesinden elbette daha hayırlıdır" buyurdu

Buhari - KİTABU'L-BUYU' - 27
14361

Enes ibni Mâlik radıyallahu anh şöyle dedi:

Peygamber Efendimizin nâfile ibadetlerini öğrenmek üzere, sahâbeden üç kişilik bir grup, Peygamber hanımlarının evlerine geldiler. Kendilerine Efendimiz’in ibadetleri bildirilince, onlar bunu azımsadılar ve

Allah’ın Resûlü nerede biz neredeyiz? Onun geçmişteki ve gelecekteki günahları bağışlanmıştır, dediler. İçlerinden biri: Ben ömrümün sonuna kadar, bütün gece uyumaksızın namaz kılacağım,dedi. Bir diğeri: Ben de hayatım boyunca gündüzleri oruç tutacağım ve oruçsuz gün geçirmeyeceğim, dedi. Üçüncü sahâbî de: Ben de sağ olduğum sürece kadınlardan uzak kalacak, asla evlenmeyeceğim, diye söz verdi. Bir müddet sonra Peygamberimiz onların yanına geldi ve kendilerine şunları söyledi: “Şöyle şöyle diyen sizler misiniz? sizi uyarıyorum! Allah’a yemin ederim ki, ben sizin Allah’tan en çok korkanınız ve O’na en saygılı olanınızım. Fakat ben bazan oruç tutuyor, bazan tutmuyorum. Gece hem namaz kılıyor, hem de uyuyorum. Kadınlarla da evleniyorum. Benim sünnetimden yüz çeviren kimse benden değildir.”
Buhârî, Nikâh 1; Müslim, Nikâh 5. Ayrıca bk. Nesâî, Nikâh 4
14363

Enes radıyallahu anh şöyle dedi:

Nebî sallallahu aleyhi ve sellem mescide girmişti. İki direk arasına uzatılmış bir ip gözüne ilişti:

“Bu ip nedir?” diye sorunca, sahâbîler: Bu, Zeynep Binti Cahş’a ait bir iptir. Namazda ayakta durmaktan yorulunca ona tutunuyor, dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz: “Onu hemen çözünüz. sizden biriniz canlı ve istekli olunca nâfile namaz kılsın, yorgunluk ve gevşeklik hissettiği zaman ise yatıp uyusun” buyurdu.

Buhârî, Teheccüd 18; Müslim, Müsâfirîn 219. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd,

Tatavvu’ 18; Nesâî, Kıyâmü’l-leyl 17; İbni Mâce, İkâme 184

Buhârî, Teheccüd 18; Müslim, Müsâfirîn 219. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tatavvu’ 18; Nesâî, Kıyâmü’l-leyl 17; İbni Mâce, İkâme 184
14367

Ebû Muhammed Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ şöyle dedi:

Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e benim şöyle dediğim haber verilmiş:

Allah’a yemin ederim ki, yaşadığım sürece gündüzleri muhakkak oruç tutup, geceleri de ibâdet ve tâatle uyanık geçireceğim. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana:

“Bunları söyleyen sen misin?” diye sordu. Ben de kendisine: Anam babam sana feda olsun, ya Resûlallah! Evet, ben böyle söylemiştim,dedim. Buyurdular ki: “Sen buna güç yetiremezsin. Hem oruç tut, hem iftar et; hem uykunual, hem ibadet et; her aydan üç gün oruç tut; çünkü her iyiliğe on misli ecir ve sevap vardır. Bu ise bütün zamanını oruçlu geçirmek gibidir.” Bunun üzerine ben: Bunun daha çoğunu yapmaya gücüm yeter, dedim. Peygamber Efendimiz: “O halde bir gün oruç tut, iki gün tutma” buyurdu. Ben:

- Ama ben bundan daha fazlasını yapabilirim, deyince Resûl-i Ekrem:

– “Öyleyse bir gün oruç tut, bir gün tutma; bu Dâvûd aleyhisselâm’ın orucu olup, oruçların en ölçülü olanıdır” buyurdular.

Bir başka rivayette: “Bu, oruçların en faziletlisidir” şeklindedir. Ben:

- Bundan daha faziletlisine de gücüm yeter, dedim. Peygamberimiz:

“Bundan daha faziletlisi yoktur” buyurdu.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in tavsiye etmiş olduğu, ayda üç gün orucu kabul etmem, bana ehlimden ve malımdan daha sevimli olacakmış.

Bir rivayete göre:

“Senin gündüzleri oruçlu, geceleri uyanık geçirdiğin bana haber verilmedi mi sanıyorsun?” buyurmuştu. Ben de:

Elbette haber verilmiştir, yâ Resûlallah! dedim. Bunun üzerine: “Böyle yapma, bazı kere oruç tut, bazan tutma; gece hem uyu, hem deteheccüde kalk. Şüphesiz senin üzerinde vücudunun hakkı vardır, iki gözünün hakkı vardır, hanımının hakkı vardır, ziyaretçilerinin hakkı vardır. Şüphesiz her aydan üç gün oruç tutman sana yeter. Çünkü senin için her iyiliğin on misli karşılığı vardır; bu da bütün zamanının oruçlu olması demektir.” Abdullah der ki: Ben artırdıkça iş aleyhime döndü. Sonra ben: Yâ Resûlallah! Ben kendimde güç ve kuvvet buluyorum, dedim.Buyurdular ki: “O halde Allah’ın Nebisi Dâvûd’un orucunu tut, daha fazlasını yapma.” Dâvûd orucu nedir? diye sordum. “Senenin yarısını oruçlu geçirmektir” buyurdu.

Abdullah yaşlandıktan sonra:

Keşke Allah’ın Resûlü’nün ruhsatını kabul etmiş olsaydım, der dururdu.

Bir başka rivayet şöyledir:

“Senin bütün günleri oruçlu geçirdiğinden ve her gece Kur’an’ıokuduğundan haberdar olmadığımı mı sanıyorsun?” Bunun üzerine ben: Elbette haberdarsındır, yâ Resûlallah! Fakat ben bununla sadece hayraulaşmayı diliyorum, dedim. Peygamber Efendimiz: “Allah’ın Nebîsi Dâvûd’un orucunu tut, çünkü o insanların en çokibadet edeni idi. Ayda bir defa da Kur’an’ı hatmet” buyurdu.

Ben ise:

- Ya Resûlallah! Benim bundan daha fazlasına gücüm yeter, dedim. Peygamberimiz:

“O halde yirmi günde bir hatmet” buyurdu. Ben yine: Ya Resûlallah! Bundan daha fazlasını yapabilirim, dedim. O: “Öyleyse on günde bir hatmet” buyurdu. Ben tekrar: Bundan daha fazlasına gücüm yeter, yâ Nebîyyallah! diye ısrar edince: “Şu halde yedi günde bir hatim yap, artık bunun üzerine artırma”buyurdular. Ben artırdıkça, aleyhime artırıldı. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bana dedi ki: “Şüphesiz ki sen bilmiyorsun, belki ömrün uzun olur?”Abdullah İbni Amr der ki: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’ in bana söylediği hale döndüm. İhtiyarlayınca, onun ruhsatını kabul etmiş olmayı çok arzu ettim.

Bir başka rivayette ise şöyledir:

“Senin çocuklarının da senin üzerinde hakları vardır.” Bir diğer rivayette:

“Bütün zamanını oruçlu geçirenin orucu yoktur.” Bu sözünü üç defa tekrarladı.

Bir diğer rivayette:

“Allah’a en sevimli olan oruç, Dâvûd aleyhisselâm’ın orucudur. Allah’a en sevimli namaz da Dâvûd aleyhisselâm’ın namazıdır. Dâvûd aleyhisselâm gecenin yarısını uyuyarak geçirir, sonra üçte birinde namaz için kalkar, altıda birinde yine uyurdu. Bir gün oruç tutar, bir gün tutmazdı. Düşmanla karşılaştığında kaçmazdı.” Başka bir rivayet de şu şekildedir:

Abdullah şöyle demiştir:

Babam beni soyca üstün bir hanımla evlendirdi. Zaman zaman gelininin yanına gelir gider, ona beni sorarmış. O da dermiş ki:

- O ne iyi erkektir, evine geldiğimden beri yatağıma ayak basmadı, ne halde olduğumu da araştırmadı.

Vaziyet böyle devam edip gidince, babam durumu Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e anlatmış, Peygamberimiz:

“Onu benimle görüştür” buyurmuş. Daha sonra ben Resûl-i Ekrem ile karşılaştım. Bana: “Nasıl oruç tutuyorsun?” diye sordu. Ben de: Her gün, dedim. Sonra: “Nasıl hatim yapıyorsun?” dedi. Ben: Her gece, diye cevap verdim.

Abdullah İbni Amr daha önce geçen konuşmalarının benzerini anlattı. O, geceleyin rahat etmek için, okuduğu Kur’an’ın yedide birini, gündüz aile fertlerinden birine okuyup dinletirdi. Güçlü ve kuvvetli olmak istediğinde, bir kaç gün oruç tutmazdı. Sonra oruç tutmadığı günleri sayar, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e verdiği sözden caymış olmamak için, tutamadığı günler kadar orucu kazâ ederdi.

Buhârî, Savm 55, 56, 57, Teheccüd 7, Enbiyâ 37, Nikâh 89; Müslim, Sıyâm 181-193
14387

Bize Şu'be, Ebû İshâk'tan; o da Sıla ibn Zufer el-Absî'den; o da Huzeyfe ibnu'l-Yemân(R)'dan tahdîs etti ki, Peygamber (S) Necrân hey'eti, kendisinden emîn bir kimse gönderilmesini iste­diklerinde, onlara:

— "size elbette hakkıyle emîn olan bir kimse göndereceğim" bu­yurmuş.

Bunun üzerine Peygamber'in sahâbîleri bu emînliğe rağbet ede­rek herbiri kendisinin gönderilmesini dikkatle bekledikleri sırada Pey­gamber, Ebû Ubeyde'yi göndermiştir.

Huzeyfe ibnu'l-Yemân
14401

Esma (R) Mekke'de iken oğlu Abdullah ibnu'z-Zubeyr'e hâmile olmuştu.

Esma şöyle dedi: Ben gebelik müddetini tamamlamış olduğum hâlde (Mekke'den yola) çıktım. Muhacir olarak Medine'ye geldim ve Küba'ya indim. Ve Abdullah'ı Küba'da doğurdum. Sonra çocuğu­mu Rasûlullah(S)'a götürdüm de kucağına koydum. Sonra Rasülullah bir hurma İstedi, onu çiğneyip ezdikten sonra çocuğun ağzının içine tükürdü. Bu suretle oğlumun mi'desine ilk giren şey, Rasülullah'ın tükrüğü oldu. Sonra Rasûlullah hurma çiğnemi ile çocuğun da­mağını oğdu. Bundan sonra çocuğa duâ etti, bereket ve hayır diledi. Ve Abdullah ibnu'z-Zubeyr (Hicretten sonra Medine'deki Muhacir) müslümân aileleri içinde ilk doğan çocuk oldu. Müslümanlar da Ab­dullah'ın doğumu ile çok sevindiler. Çünkü müslümânlara:

— Yahudiler sizlere büyü yaptılar, artık sizden çocuk doğmaz, denilmişti

Esma