Arama Sonuçları al O

Hızlı Erişim Linki: https://www.hadisarabul.com/hadisbul/12726-al-O/4130

NoHadis MetniKaynak
14245

Ebû Yahyâ Suheyb İbni Sinân radıyOlOr:green'>allahu anh’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sOlOr:green'>allOlOr:green'>allahu OlOr:green'>aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Mü’minin durumu gıbta ve hayranlığa değer. Çünkü her hâli kendisi için bir hayır sebebidir. Böylesi bir özellik sadece mü’minde vardır:

Sevinecek Olsa, şükreder; bu Onun için hayır Olur. Başına bir belâ gelecek Olsa, sabreder; bu da Onun için hayır Olur.”

Müslim, Zühd 64
14246

. Enes İbni Mâlik radıyOlOr:green'>allahu anh şöyle dedi.

Peygamber sOlOr:green'>allOlOr:green'>allahu OlOr:green'>aleyhi ve sellem’in hastOlOr:green'>alığı ağırlaşınca sıkıntıları çOğOlOr:green'>aldı. Durumu gören Fâtıma radıyOlOr:green'>allahu anhâ:

Vah babacığım, ne büyük sıkıntın var! dedi. Peygamber sOlOr:green'>allOlOr:green'>allahu OlOr:green'>aleyhi ve sellem: “(Kızım), bugünden sOnra babanın sıkıntısı Olmayacak” buyurdu.

Resûl-i Ekrem sOlOr:green'>allOlOr:green'>allahu OlOr:green'>aleyhi ve sellem vefat edince, bu defa Fâtıma radıyOlOr:green'>allahu anhâ:

OlOr:green'>allah’ın çağrısına icâbet eden babacığım vah, mekânı Firdevs cenneti Olan babacığım vah, kara haberini ancak dOstu Cebrail’le paylaşacağımız babacığım vah, diye ağladı.

Resûlullah sOlOr:green'>allOlOr:green'>allahu OlOr:green'>aleyhi ve sellem’in defninden sOnra da Hz. Fâtıma duygu ve üzüntülerini şöyle dile getirdi:

Resûlullah’ın üzerine (çarçabuk) tOprak atmaya eliniz nasıl vardı, gönlünüz nasıl râzı Oldu?
Buhârî, Me âzî 83. Ayr ca bk. ibni Mâce, Cenâiz 65
14475

Ümmü Abdullah künyesi ile anılan mü’minlerin annesi Hz. Âişe’den (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle buyurmuştur: Bir Ordu harp etmek için Kâbe’ye yürüyecek; sahraya geldiklerinde ise Ordudakilerin hepsi yerin dibine geçirilecek. Âişe der ki: “Ey OlOr:green'>allah’ın Resûlü, neden hepsi yerin dibine geçirilsin ki? İçlerinde, ticaret için yOla çıkanlar Olduğu gibi Onlardan Olmadığı hâlde yOllarda Orduya katılanlar da vardır, dedim. Resûlullah : Hepsi birden yerin dibine geçirilirler ve kıyamet günü niyetlerine göre haşrOlunurlar.” buyurdu.

B2118 Buhârî, Büyû’, 49; M7244 Müslim, Fiten, 8
14247

Resûlullah sOlOr:green'>allOlOr:green'>allahu OlOr:green'>aleyhi ve sellem’in azadlısı, dOstu ve dOstunun Oğlu Olan Ebû Zeyd Üsâme İbni Zeyd İbni Hârise radıyOlOr:green'>allahu anhümâ’dan nakledildiğine göre O şöyle dedi:

Kızı (Zeynep), Nebî sOlOr:green'>allOlOr:green'>allahu OlOr:green'>aleyhi ve sellem’e:

Oğlum ölmek üzeredir, lutfen bize kadar geliniz, diye haber gönderdi.Peygamber sOlOr:green'>allOlOr:green'>allahu OlOr:green'>aleyhi ve sellem: “OlOr:green'>alan da veren de OlOr:green'>allah’tır. O’nun katında her şeyin belli bir vakti vardır. Sabretsin ve ecrini OlOr:green'>allah’tan beklesin”, buyurarak kızına selâm gönderdi.

Bunun üzerine Kızı, Nebî sOlOr:green'>allOlOr:green'>allahu OlOr:green'>aleyhi ve sellem’e; - Ne Olur, mutlaka gelsin, diye tekrar haber yOlladı.

Bu defa Peygamber sOlOr:green'>allOlOr:green'>allahu OlOr:green'>aleyhi ve sellem yanında Sa’d İbni Ubâde, Muâz İbni Cebel, Übeyy İbni Kâ’b, Zeyd İbni Sâbit ve başka bazı sahâbîler Olduğu hOlOr:green'>alde kOlOr:green'>alkıp kızına gitti. ÇOcuğu Hz. Peygamber’e verdiler, kucağına OlOr:green'>aldı. Yavrucak pek zOr nefes OlOr:green'>almaktaydı. Resûlullah’ın gözlerinden yaşlar bOşandı.

Durumu gören Sa’d İbni Ubâde:

Ey OlOr:green'>allah’ın Resûlü, bu ne hOlOr:green'>aldir? dedi. Nebî sOlOr:green'>allOlOr:green'>allahu OlOr:green'>aleyhi ve sellem de: “Bu, OlOr:green'>allah’ın, kullarının kOlOr:green'>albine kOymuş Olduğu merhamet duygusudur” buyurdu.

Hadisin bir başka rivâyetinde Hz. Peygamber, “Bu, dilediği kullarının kOlOr:green'>albine OlOr:green'>allah’ın kOyduğu bir rahmettir. Zaten OlOr:green'>allah ancak, merhametli kullarına rahmet eder” buyurmuştur.

Buhârî, Cenâiz 33, Müslim, Cenâiz, 9, 11. Ayrıca bk. Buhârî, Eymân 9, Merdâ 9, Tevhîd 25; Ebû Dâvûd, Cenâiz 24, Edeb 58; Nesâî, Cenâiz 22; İbni Mâce, Cenâiz 53
14248

Suheyb (-i Rûmî) radıyOlOr:green'>allâhü anh’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sOlOr:green'>allOlOr:green'>allahu OlOr:green'>aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Sizden önceki ümmetler içinde bir padişah, bir de Onun sihirbazı vardı. Bu sihirbaz yaşlanınca, padişaha:

“Ben yaşlandım, bana genç birini göndersen de Ona sihirbazlığı öğretsem” dedi.

Padişah da Ona bir genç gönderdi. Gencin yOlu üzerinde bir rahip bulunmaktaydı. Genç Ona uğradı, yanında Oturdu ve kOnuşmOlOr:green'>alarını dinledi, beğendi. Sihirbaza her gittiğinde rahibe uğrar ve yanında bir süre kOlOr:green'>alırdı. Sihirbaz Ona “niçin geç kOlOr:green'>aldın?” diye kızar ve döğerdi. Delikanlı bu durumu rahibe şikâyet etti. O da şöyle dedi:

Sihirbazdan kOrktuğunda, “evdekiler OlOr:green'>alıkOydular”de; âilenden çekindiğindede “sihirbaz OlOr:green'>alıkOydu” de.

Genç, durumu böylece idare edip giderken, bir gün yOlda insanların gelip geçmesine engel Olan büyük ve yırtıcı bir hayvana rastladı ve kendi kendine “Sihirbazın mı yOksa râhibin mi daha üstün Olduğunu işte şimdi öğreneceğim” diyerek bir taş OlOr:green'>aldı ve “Ey OlOr:green'>allahım, rahibin yaptıklarını sihirbazın yaptıklarından daha çOk seviyOrsan, şu hayvanı öldür ki insanlar yOllarına devam etsinler” dedi ve taşı hayvana dOğru fırlatıp Onu öldürdü. HOlOr:green'>alk da geçip gitti. Daha sOnra delikanlı râhibe gelip Olayı anlattı. Râhip Ona:

Delikanlı! Şimdi artık sen benden daha üstünsün. Zira, sen bu gördüğüm mertebeye erişmişsin. Öyle sanıyOrum ki, sen yakında bir belâya uğratılacaksın. Böyle bir şey Olursa, sakın benim bulunduğum yeri kimseye gösterme! dedi.

Delikanlı, körleri, OlOr:green'>alaca hastOlOr:green'>alığına tutulmuş Olanları kurtarır ve diğer hastOlOr:green'>alıkları da tedâvî ederdi. Padişahın O sırOlOr:green'>alarda kör Olmuş bir yakını bunu duydu, değerli hediyelerle birlikte delikanlıya gitti ve:

Eğer beni tedâvî edersen, bütün bunlar senin Olacak dedi.

Delikanlı:

Ben kendiliğimden kimseye şifâ veremem. Şifayı ancak OlOr:green'>allah Teâlâ verir.Eğer sen Yüce OlOr:green'>allah’a inanırsan, ben Ona dua ederim, O da (dilerse) sana şifa verir, dedi.

Adam iman etti. OlOr:green'>allah Teâlâ da Ona şifa verdi. Adam eskiden Olduğu gibi padişahın yanına gelip meclisteki yerini OlOr:green'>aldı.

Padişah:

Senin gözünü kim iyi etti? diye sOrdu. O da: Rabbim, dedi.

Bu defa Padişah:

Senin benden başka rabbin mi var? diye gürledi.

Adam:

Benim de senin de rabbin OlOr:green'>allah Teâlâ’dır, dedi.

Bunun üzerine sinirlenen padişah adamı tutuklattı ve gencin yerini gösterinceye kadar Ona işkence ettirdi. SOnuçta adam gencin yerini söyledi. Delikanlı getirildi. Padişah Ona:

Delikanlı, demek senin sihirbazlığın körleri ve OlOr:green'>alacOlOr:green'>aları iyi edecek dereceye ulaşmış. Duydum ki sen epeyce işler yapıyOrmuşsun, öyle mi? diye sOrdu.

Delikanlı:

Hayır, ben kimseye şifa veremem. Şifa veren OlOr:green'>allah Teâlâ’dır dedi.

Padişah delikanlıyı tutuklattı ve rahibin yerini gösterinceye kadar Ona işkence ettirdi. Neticede râhip getirildi ve kendisine “dininden dön!” denildi. Râhip bu teklife yanaşmadı. Bunun üzerine padişah bir testere getirtip başının tam Ortasından rahibi ikiye biçtirdi. Rahibin parçOlOr:green'>alarının her biri bir yana düştü. SOnra Padişahın adamı getirildi Ona da “dininden dön!” denildi. Ancak O da kabul etmedi. Padişah Onu da parçOlOr:green'>alarının her biri bir tarafa düşünceye kadar testere ile başının Ortasından ikiye biçtirdi. Daha sOnra delikanlı getirildi ve “dininden dön (yOksa öleceksin)” diye tehdid edildi, fakat delikanlı direndi. Padişah delikanlıyı adamlarından bir gruba teslim etti ve Onlara şu tâlimatı verdi:

Bunu şu dağın tepesine çıkarın, dininden dönerse ne âlâ, değilse, aşağıya yuvarlayın gitsin.

Delikanlıyı götürdüler, dağın tepesine çıkardılar.

Delikanlı:

OlOr:green'>allahım, beni bunların elinden nasıl dilersen öylece kurtar!” diye dua etti. Bunun üzerine dağ sarsıldı ve Onlar aşağı yuvarlandılar. Delikanlı sapasağlam yürüyerek padişahın yanına döndü. Padişah Ona:

Yanındakiler ne Oldu? dedi.

Delikanlı da :

OlOr:green'>allah beni Onların elinden kurtardı, dedi.

Bunun üzerine padişah, delikanlıyı adamlarından bir başka gruba teslim etti ve:

Bunu Kurkur denilen bir gemiye bindirip denizin Ortasına götürün. Dininden dönerse ne âlâ, değilse, denize atın gitsin, dedi.

Delikanlıyı OlOr:green'>alıp götürdüler. O:

OlOr:green'>allahım, beni bunların elinden dilediğin şekilde kurtar!” diye dua etti.

Gemi içindekilerle beraber OlOr:green'>ala-bOra Oldu, hepsi bOğuldu. Delikanlı sağ-sâlim padişahın yanına döndü.

Padişah Onu görünce:

Yanındakiler ne Oldu? diye sOrdu.

Delikanlı da:

OlOr:green'>allah beni Onların elinden kurtardı, dedi ve ilâve etti: Benim sana söyleyeceklerimi yapmadıkça beni öldüremezsin.

Padişah:

Neymiş Onlar? dedi.

Delikanlı :

HOlOr:green'>alkı geniş bir meydanda tOpla. Beni de bir hurma kütüğüne bağla.Okdanlığımdan bir Ok OlOr:green'>al, yayın tam Ortasına kOy. SOnra da “Delikanlının rabbinin adıyla de ve at. İşte ancak bunu yaparsan beni öldürebilirsin” dedi.

Padişah hOlOr:green'>alkı geniş bir meydanda tOpladı. Delikanlıyı hurma kütüğüne bağladı. SOnra delikanlının sadağından bir Ok OlOr:green'>aldı, yayına yerleştirdi. “Delikanlının rabbi Olan OlOr:green'>allah adıyla” deyip Oku fırlattı. Ok, delikanlının şakağına isabet etti. Delikanlı elini şakağına kOydu ve Oracıkta öldü.

Bunun üzerine hOlOr:green'>alk:

Biz, delikanlının rabbine iman ettik, dediler.

Daha sOnra durumu padişaha ileterek:

Gördün mü çekindiğin şey nihâyet başına geldi; hOlOr:green'>alk iman etti, dediler.

Bunun üzerine padişah, sOkak başlarına büyük hendekler kazılmasını emretti. Hendekler ateşle dOldurulmuştu.

Padişah:

Bu yeni dinden dönmeyen herkesi, zOrla ateşe atın, (yahut “Onları ateşe girmeye zOrlayın”) dedi.

Emri yerine getirdiler. En sOnunda kucağında çOcuğu ile bir kadın geldi, bir ara ateşe girmemek ister gibi yaptı, sendeledi. ÇOcuk:

“Anneciğim, sık dişini, sabret, çünkü sen hak din üzeresin!” de(mek suretiyle annesini cesaretlendir)di.

Müslim, Zühd 73
14474

Müminlerin emîri Ebû Hafs Ömer b. Hattâb b. Nüfeyl b. Abdüluzzâ b. Riyâh
b. Abdullah b. Kurt b. Rezâh b. Adî b. Ka’b b. Lüey b. Gâlib el-Kureşî el-Adevî,
Resûlullah’ın şöyle dediğini işittiğini nakletmiştir:
Ameller niyetlere göredir. Herkes sadece niyetinin karşılığını OlOr:green'>alır. Kim OlOr:green'>allah’a
ve Resûlü’ne hicret ederse O, (gerçekten) OlOr:green'>allah’a ve Resûlü’ne hicret etmiş
Olur. Kim de erişeceği bir dünyOlOr:green'>alık veya evleneceği bir kadından dOlayı hicret
ederse hicreti, hicretine sebep Olan şeyedir.

B1 Buhârî, Bed’ü’l-vahy, 1; M4927 Müslim, İmâre, 155
14249

Enes İbni Mâlik radıyOlOr:green'>allahu anh’den rivâyet edildiğine göre Nebî sOlOr:green'>allOlOr:green'>allahu OlOr:green'>aleyhi ve sellem, (çOcuğunun) mezarı başında (bağıra-çağıra) ağlayan bir kadının yanından geçti.

Ona:

OlOr:green'>allah’dan kOrk ve sabret!” buyurdu.

Kadın:

Çek git başımdan; zira benim başıma gelen felâket, senin başına gelmemiştir, dedi.

Kadın Hz. Peygamber’i tanıyamamıştı. Kendisine, Onun Peygamber sOlOr:green'>allOlOr:green'>allahu OlOr:green'>aleyhi ve sellem Olduğunu söylediler. Bunu duyar duymaz Peygamber sOlOr:green'>allOlOr:green'>allahu OlOr:green'>aleyhi ve sellem’in kapısına kOştu, Orada kapıcılar yOktu. (Özür beyân etmek üzere Hz. Peygamber’e):

Sizi tanıyamadım, dedi.

Peygamber sOlOr:green'>allOlOr:green'>allahu OlOr:green'>aleyhi ve sellem de:

“Sabır dediğin, felâketle karşılaştığın ilk anda dayanmaktır” buyurdu.
Buhârî, Cenâiz 32, 43; Ahkâm 11; Müslim, Cenâiz l4-l5. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 23; Tirmizî, Cenâiz 13; Nesâî, Cenâiz 22
14250

Ebû Hüreyre radıyOlOr:green'>allahu anh’den rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sOlOr:green'>allOlOr:green'>allahu OlOr:green'>aleyhi ve sellem, “OlOr:green'>allah Teâlâ şöyle buyurdu demiştir.

“ Dünyada sevdiği bir dOstunu OlOr:green'>aldığım zaman, (sabredip) ecrini OlOr:green'>allah’tan bekleyen mü’min kulumun katımdaki karşılığı cennettir.”

Buhârî, Rikak 6
14251

Âişe radıyOlOr:green'>allahu anhâ’dan rivâyet edildiğine göre, kendisi Resûlullah sOlOr:green'>allOlOr:green'>allahu OlOr:green'>aleyhi ve sellem’e tâun hastOlOr:green'>alığını sOrmuş, O da şöyle buyurmuştur:

“Tâun hastOlOr:green'>alığı, OlOr:green'>allah Teâlâ’nın dilediği kimseleri kendisiyle cezOlOr:green'>alandırdığı bir çeşit azaptı. OlOr:green'>allah Onu mü’minler için rahmet kıldı. Bu sebeple tâuna yakOlOr:green'>alanmış bir kul, başına gelene sabrederek ve ecrini OlOr:green'>allah’tan bekleyerek bulunduğu yerde ikâmete devam eder ve başına ancak OlOr:green'>allah ne takdir etmişse Onun geleceğini bilirse, kendisine şehit sevabı verilir.”

Buhârî, T b 31; Ayr ca bk. Buhârî, Enbiyâ 54; Kader 15; Müslim, Selâm 92
14473

Bize Vekî' ve Yezîd İbn Hârûn tahdîs ettiler. Lafız Yezîd'indir: Onlar da Kelımes ibnu'l-Hasen'den; O da Abdullah ibn Bureyde'den; O da Abdullah ibnu Mugaffel(R)'den. Abdullah ibn Mugaffel bir kimseyi sapan ile taş atarken gördü de Ona:

— Böyle taş atma! Çünkü Rasûlullah (S) böyle sapan ile taş at­maktan (ümmetini) nehyetti -yâhud sapanla taş atmayı çirkin görürdü-, demiştir.

Râvî İbn Mugaffel devamla:

— Şübhesiz bu sapan taşıyle ne av avlanır, ne de düşman para­lanır ve öldürülür. Ancak bu taş bazen diş kırar, bazen de göz çıka­rır, demiştir.

Abdullah ibn Mugaffel bunun ardından bir müddet sOnra O kim­seyi yine sapanla taş atarken görmüş de Ona:

— Ben sana Rasûlullah'ın sapan taşı atmayı nehyettiği -yâhud: Bu atışı çirkin gördüğünü- tahdîs edip söylüyOrum da sen hâlâ atma­ya devam ediyOrsun! Artık seninle bundan sOnra şu kadar şu kadar zaman kOnuşmam! demiştir

 
Buhari - KITABU'Z-ZEBAIH VE'Ş-SAYD - 5