Arama Sonuçları al O

Hızlı Erişim Linki: https://www.hadisarabul.com/hadisbul/12726-al-O/4140

NoHadis MetniKaynak
14252

Enes İbni Mâlik radıyOlOr:green'>allahu anh Resûlullah sOlOr:green'>allOlOr:green'>allahu OlOr:green'>aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinlediğini söylemiştir:

OlOr:green'>allah Teâlâ buyuruyOr ki: “Kulumu, iki gözünü kör etmekle imtihan ettiğim zaman sabrederse, gözlerine karşılık Olarak cenneti veririm.”

Buhârî, Merdâ 7; Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 58
14253

Atâ İbni Ebî Rebâh’dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir:

Abdullah İbni Abbâs radıyOlOr:green'>allahu anhümâ bana:

Sana cennetlik bir kadın göstereyim mi? dedi. Ben: Evet, göster, dedim.

İbn Abbâs şöyle dedi:

Şu (iri yarı) siyah kadın var ya! İşte bu kadın (birgün) Nebî sOlOr:green'>allOlOr:green'>allahu OlOr:green'>aleyhi ve sellem’e geldi ve: Beni sar’a tutuyOr ve üstüm başım açılıyOr. İyileşmem için OlOr:green'>allah’a dua ediniz, dedi.

Nebî sOlOr:green'>allOlOr:green'>allahu OlOr:green'>aleyhi ve sellem:

-“Eğer sabredeyim dersen, sana cennet vardır. Ama yine de sen istersen, sana şifa vermesi için OlOr:green'>allah’a dua ederim” buyurdu.

Bunun üzerine kadın:

Ben (hastOlOr:green'>alığıma) sabrederim. Ancak sar’a tuttuğu zaman üstümün başımın açılmaması için dua buyurunuz, dedi.

Nebî sOlOr:green'>allOlOr:green'>allahu OlOr:green'>aleyhi ve sellem de Ona dua etti.

Buhârî, Merdâ 6; Müslim, Birr 54
14254

Ebû Abdurrahman Abdullah İbni Mes’ud radıyOlOr:green'>allahu anh şöyle dedi:

Resûlullah sOlOr:green'>allOlOr:green'>allahu OlOr:green'>aleyhi ve sellem’in, gönderildiği kavim tarafından dövülüp yüzü kanatılan, bir taraftan yüzündeki kanı silen bir taraftan da “Ey OlOr:green'>allahım, hOlOr:green'>alkımı bağışla, çünkü Onlar bilmiyOrlar” diyen bir peygamberi anlatması hâlâ gözlerimin önündedir.

Buhârî Enbiyâ, 54. Ayrıca bk. Buhârî, Mürteddîn 5; Müslim, Cihâd 104; İbni Mâce, Fiten 23
14255

Ebû Saîd ve Ebû Hüreyre radıyOlOr:green'>allahu anhümâ’dan rivâyet edildiğine göre Resûlullah sOlOr:green'>allOlOr:green'>allahu OlOr:green'>aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“YOrgunluk, sürekli hastOlOr:green'>alık, tasa, keder, sıkıntı ve gamdan, ayağına batan dikene varıncaya kadar müslümanın başına gelen her şeyi, OlOr:green'>allah, Onun hatOlOr:green'>alarını bağışlamaya vesile kılar.”

Buhârî, Merdâ1, 3; Müslim, Birr 49
14256

Abdullah İbni Mes’ûd radıyOlOr:green'>allahu anh şöyle dedi:

Resûlullah sOlOr:green'>allOlOr:green'>allahu OlOr:green'>aleyhi ve sellem’in huzûruna vardım. Kendisi sıtmaya yakOlOr:green'>alanmıştı.

Ey OlOr:green'>allah’ın Resûlü! Gerçekten şiddetli bir sıtma nöbetine tutulmuşsunuz,dedim. “Evet, sizden iki kişinin çekebileceği kadar ızdırab çekmekteyim”buyurdu. (HerhOlOr:green'>alde) bu iki kat sevap kazanmanız içindir, dedim.

“Evet, öyledir. OlOr:green'>allah, ayağına batan bir diken veya başına gelen daha büyük bir sıkıntıdan dOlayı müslümanın günahlarını bağışlar. O müslümanın günahları ağaç yaprakları gibi dökülür” buyurdu.

Buhârî, Merdâ 3, 13, 16; Müslim, Birr 45
14257

Ebû Hüreyre radıyOlOr:green'>allahu anh’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sOlOr:green'>allOlOr:green'>allahu OlOr:green'>aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

OlOr:green'>allah, hayrını dilediği kişiyi sıkıntıya sOkar.”

Buhârî, Merdâ 1
14258

. Enes İbni Mâlik radıyOlOr:green'>allahu anh’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sOlOr:green'>allOlOr:green'>allahu OlOr:green'>aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Başına bir musibet geldi diye hiç biriniz ölümü temenni etmesin. Mutlaka böyle bir şey temenni etmek zOrunda kOlOr:green'>alırsa: ‘OlOr:green'>allahım, benim için yaşamak hayırlı Olduğu sürece beni yaşat, hakkımda ölüm hayırlı Olduğu zaman da beni öldür’ desin.”

Buhârî, Merdâ 19; Daavât 30; Müslim, Zikir 10, 13. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 9; Nesâî, Cenâiz 1; İbni Mâce Zühd 31
14259

Ebû Abdullah Habbâb İbni Eret radıyOlOr:green'>allahu anh şöyle dedi:

Hırkasını başının OlOr:green'>altına yastık yapmış Kâbe’nin gölgesinde dinlenirken Resûlullah sOlOr:green'>allOlOr:green'>allahu OlOr:green'>aleyhi ve sellem’e (müşriklerden gördüğümüz işkencelerden) şikâyette bulunduk ve :

Bize yardım dilemeyecek, OlOr:green'>allah’a bizim için dua etmeyecek misiniz? dedik. Resûlullah sOlOr:green'>allOlOr:green'>allahu OlOr:green'>aleyhi ve sellem şöyle cevap verdi: “Önceki ümmetler içinde bir mü’min tutuklanır, kazılan bir çukura kOnulurdu. SOnra da bir testere ile başından aşağı ikiye biçilir, eti-kemiği demir tırmıklarla taranırdı. Fakat bütün bu yapılanlar Onu dininden döndüremezdi. Yemin ederim ki OlOr:green'>allah mutlaka bu dini hâkim kılacaktır. Öylesine ki, yOlOr:green'>alnız başına bir atlı, OlOr:green'>allah’tan ve sürüsüne kurt sOlOr:green'>aldırmasından başka hiç bir şeyden endişe etmeksizin San’a’dan Hadramut’a kadar emniyetle gidecektir. Ne var ki, siz sabırsızlanıyOrsunuz.”

Buhârî’nin bir başka rivayetinde ifade, “Peygamber OlOr:green'>aleyhisselâm hırkasına bürünmüştü. Bizler müşriklerden çOk işkence görüyOrduk” şeklindedir.

Buhârî, Menâkıb 25. Ayrıca bk. Buhârî, İkrâh 1, Menâkıbu’l-ensâr 29, Ebû Dâvûd, Cihâd 97
14260

Abdullah İbni Mes’ud radıyOlOr:green'>allahu anh şöyle dedi:

Huneyn Savaşı ganimetlerini taksim ederken Resûlullah sOlOr:green'>allOlOr:green'>allahu OlOr:green'>aleyhi ve sellem bazı kişilere diğerlerinden fazla hisse verdi. Akra’ İbni Hâbis’e yüz deve, Uyeyne İbni Hısn’a da bir O kadar verdi. Arapların ileri gelenlerine de O günkü taksimde biraz fazla pay verdi. Bunun üzerine bir kişi:

VOlOr:green'>allahi bu taksimde hakkâniyet yOktur, OlOr:green'>allah rızâsı da gözetilmemiştir! dedi.

Ben de:

OlOr:green'>allah’a yemin ederim ki bunu ben Resûlullah’a söyleyeceğim, dedim.Gittim, adamın söylediklerini anlattım.

Bunun üzerine, kızgınlığından Resûlullah sOlOr:green'>allOlOr:green'>allahu OlOr:green'>aleyhi ve sellem’in yüzü kıpkırmızı kesildi. SOnra şöyle cevap verdi:

OlOr:green'>allah ve Resûlü de adâlet etmezse, hiç kimse adâlet etmez.” Daha sOnra da şöyle buyurdu:

OlOr:green'>allah, Mûsâ’ya rahmet etsin. O bundan daha ağır bir ithama maruz kOlOr:green'>almıştı da sabretmişti.”

Ben (kendi kendime), “Bundan sOnra kimsenin sözünü Resûlullah’a iletmeyeceğim” diye karar verdim.

Buhârî, Edeb 53; Müslim, Zekât 145
14472

Ebû Sa'lebe el-Huşenî (R) şöyle demiştir: Ben:

— Yâ Nebiyye'llâh! Biz kitâb ehli bir kavmin diyarında (Şam'­da) bulunuyOruz. Biz müslümânlar bunların kaplarını kullanıp içle­rinde yemek yiyebilir miyiz? Yine ben bir av sahasında bulunuyOrum, yayımla, Okumla öğretilmemiş köpeğimle, öğretilmiş köpeğimle av yapabilir miyim? Benim için iyi ve dOğru Olan nedir? diye sOrdum.

OlOr:green'>allah'ın Peygamberi (S) şöyle cevâb verdi:

—  "Kitâb ehli kaplarına âid zikrettiğin sOrunun cevâbı şöyledir: Eğer siz kitâb ehli kaplarından başka yemek kapları bulursanız, On­ların kaplarından yemeyiniz! Eğer Onların kaplarından başka bula­mazsanız, kitâb ehlinin kaplarını yıkayıp, Onların içinde yiyiniz. (Av mes'elesine gelince:) Yayınla, Okunla OlOr:green'>allah adını anarak avlarsan, Onu ye! OlOr:green'>allah adını zikrederek öğretilmiş köpeğinle avladığın avın etini de ye! Öğretilmemiş köpeğinle avladığında avı (diri iken) yeti­şip bOğazlarsan, Onu da ye!"

 
Buhari - KITABU'Z-ZEBAIH VE'Ş-SAYD - 4